15 Aralık 2010 Çarşamba

Mevlevîliği dinler üstü bir felsefe olarak düşünmek yanlış olur diye düşünüyoruz. Merkezine bir method ve gaye olarak aşkı koyan bir bakışın, bir yol olarak dinin dışında olması beklenemez. Burada aşkın gayesi varacağı yer eğer ilahi aşk kabul ediliyorsa Tanrının kendisidir. Mecazi aşk için de benzer bir açıklamaya gidersek onu terbiye edici, kendini tanımayı netice olarak gören bir araç olarak kabul edebiliriz ki bu da bir kazançtır. Her halükarda aşk ister terbiye edici olsun, ister imanı güçlendiren ilahi bir yöne sahip olsun netice din içindir.

İnsanlar bundan bir felsefe olarak da istifade edebilirler, bir zevk alabilirler. Esas gaye bu olmasa da kendileri bunu esas gaye olarak tespit edip aslını bozmaya kalmadıkça, bir fayda elde ediyorlarsa bu kabul edilebilir sanırım.

Hz. Mevlâna' yı anlamak, tam mânası ile anladığını iddia etmek gerçek olmayacak kadar büyük bir cüret olur. Bu büyük cüretin varlığı anlama gayretini engelememelidir. Nasibimiz olduğu kadarını anlayabileceğimizi baştan kabul edip mütevazi bir şekilde yola çıkmak galiba düzgün bir başlangıç olur.

Mevlevîliğin "dinler üstü" olarak kabul edilmesinin pek çok sebebi var kanatimizce. Gölpınarlı Dede'nin pek sık altını çizdiği, hatırlattığı fütüvvet geleneği, ahilik, alperenlik gelenekleriyle olan bağ insanlık, adamlık kavramlarıyla bağını her zaman canlı tutmuştur. Ayrım yapmadan her canlıya saygı duyma, güçsüzü koruma, insan içinde olma, insanla öğrenme ve gelişme; terbiye olma insanlığın ayakta tutulmasını şart koşmuştur. Pazara giden, alışveriş eden, halktan insanlara sofrasını, dergahını açan Mevlevîliğin insanları dinlerine göre ayırması beklenemez herhalde. (Mevlevîlikte en başından beri (istisnai haller dışında o da süreli olmak üzere) halveti bir method olarak kullanmamıştır.) Mevlâna'dan, Mesnevî'den din ayrımı gözetmeksizin herkesin insanlığını öğrenmek adına alabileceği bir şeyler olduğunu düşünüyoruz. Fakat iş Mevlevî olmak, Mevleviyeden olup bu yolda ilerlemek, Mevlevîye adına söz söylemek olduğunda kanaatimizce bu iş Kuran ve Sünnet dairesine riayet ile mükemmele erer. Bu konuda düşüncemiz sadece bizim kanaatimizdir, bizi bağlar.

"Dinler üstü" kabul edilme ya da öyle görülme tanınması, okunması için faydalı olmuştur. Fakat bu aynı zamanda müdahaleye açık hale de getirmiştir. Bu sadece başka dinler için de geçerli değildir. Farklı yollar tarafından da okunması, sevilmesi hep bir kendine göre yorumlamanın yolunu açık tutmuştur. Bugün Mevlevîliğin aslını öğrenmeye çalışanlar için, bu, hep bir sıkıntı olmuş. Asıl ile sonradan eklenen yorumlar nerde başlar, nerde biter tespit etmek büyük bir güçlüktür. Tek tek bütün eserleri inceleyip bir ayıklama yapmak neredeyse imkansız olduğu için kanaatimizce mevlanaî düşüncenin temel kavramlarını tespit edip, okumaları bu kavramlar üzerinden yapmak en doğru ve kolay tavır olacaktır.