11 Nisan 2008 Cuma

Kimlik, dil vs

Birçoğumuz, kim olduğumuza ilişkin bir dili kendimize maletmişizdir (veya bu tür bir dil tarafından içselleştirilmişizdir) ki bu durum 'üretici' ve 'kendimize-yeterli' olmamızı, "kendi ağırlığımızı taşımamızı" ve bir sosyal gurubun 'katkıda bulunan üyesi' olmamızı icabettirir. Bir çoğumuz aslında, bir tür kendi kendini anlama ve onun getirdiği pratikler olmaksızın anlamı ve değeri hakkında kafa yormamız imkansız olan klişe-iptila bu dille derinden 'özdeşleşmiş' durumdayızdır. Bu iyi-bilinen "çalışma-etiği" kimliğimizin öylesine derinliklerine işlemiştir ki, biz bu yorumlama çerçevesinin tarihsel bakımdan zorunluluk unsuru içermeyen köklerini ve 'bizim' mantıksal olarak mantıksal bakımdan bu dilden kopuk olduğumuzu düşünsek bile, kendimizi ve başkalarını 'üretici değerimiz' den bütünüyle düşünsek bile, kendimizi ve başkalarını 'üretici değerimiz'den bütünüyle yoksun şartlar içinde 'konumlandırmamız' empirik bakımdan imkansız olabilir. Bu bakımdan, kim olduğumuzun her gerçek boyutu, büyük ölçüde içinde doğduğumuz tarihsel şartlardan miras aldığımız kendi kendini-anlama veya kendi kendini - yorumlama tarafından belirlenmiş durumdadır. Yada şu örneği düşünün: entellektüel gelişimimiz sırasında sorunlarla ilgili bazı temel yaklaşımlara tekrar tekrar dönmemiz ölçüsünde belirli düşünce okullarıyla 'özdeşleşiriz'; başka türlü düşünebilme imkanımız olduğu halde özdeşleşiriz. Bu, entellektüel değişmenin ve gelişmenin imkansız olduğu anlamına gelmez - apaçık şekilde durum bu değildir - fakat insan bir kere bir Kantçı, Hegelci, Wittgensteinci ya da Heideggerci gibi düşünmeyi öğrendi mi, sık sık, bütünüyle açık fikirli ve objektif olma tasarılarına rağmen, belirli bir problemi ele alma tarzlarının ve bu probleme ilişkin belirli bakış açılarının bizatihi kendilerinin birer sorun olarak ortaya çıktıklarını keşfeder. Ne kadar özgür olursa olsun insan bu sorunlarda daima, kim olduğumuz/kimliğimiz, dilin aracılık ettiği tarihsel boyutlarımızın bir fonksiyonu olduğu için belirli bir tarzda sınırlanmış ve belirlenmiş durumdadır.

Hermeneutik ve Hümaniter Disiplinler- Terc.Hüsamettin Arslan -sh.140-141-2002