2 Mayıs 2011 Pazartesi

Mesnevî Şerif'ten

Aşağıdaki Bölüm ilginç geldi. Allah'ı anmayı , zikir değil sanki, ahde
vefa olarak almış; "An" maktan önce ve sonra kullanarak. Bölümün
sonunda "çalışmak" var. Bu çalışmak amel olabilir mi?. Meryem
kıssasında ve arkasından gelende ise sebat üzerinde durmuş.

"Tanrı ahdine vefa edersen Tanrı da kereminden senin ahdini korur.
Sense Tanrı'ya vefa etmekten gözünü yummuşsun. "Beni anın da sizi
anayım" ayetini duymadın mı ki?
"Ahdıma vefa edin" ahdına kulak ver de sevgiliden "Ahdınıza vefa
edeyim" vaidi gelsin.
Ey hüzün sahibi, bizim ahdımız ve borç vermemiz nedir? yere kuru tohum
ekmek gibi.



1185. Ondan ne yere bir parlaklık gelir, ne yer sahibi zenginleşir.
Bu, ancak bunun aslını yokluk aleminden veren sensin, bundan bana
lazım diye bir işarette bulunmaktan ibarettir.
Yedim tohumunu da nişane olarak getirdim. Bu nimetten yine bize ihsan
et demektir.
Şu halde ey bahtlı kişi, kuru duayı bırak. Ağaç isteyen tohum eker.
Tohumun yoksa Tanrı, yine o dua yüzünden sana bir fidan bağışlar ki
görenler, ne hoş çalışmış da ne güzel fidana sahip olmuş derler. "

1190. Meryem gibi hani. Derdi vardı da tohumu yoktu. Bu dert yüzünden
sanat sahibi Tanrı, o kuru hurma ağacını yeşertti.
Çünkü o ulu, o temiz kadın vefakardı. Tanrı bu yüzden o istemeden onun
yüzlerce muradını vefa etti.
Vefakar olan topluluk, bu vefayı bütün aleme yaymışlardır.
Denizler de onların buyruklarına uymuştur, dağlar da. Dört unsur bile
onlara kul, köle kesilmiştir.
Bu, inkar edenler, apaçık görsünler de inansınlar diye onlara bir
Tanrı ikramıdır.

1195. Onlar, öyle gizli ikram ve ihsanlara nail olmuşlardır ki, ne
akla, hayale gelir, ne de söze sığar.
Zaten iş, ebedi olan, kesilmeyen, tükenmesine imkan bulunmayan ikram
ve ihsandır.

5. cilt - V.İzbudak Ç.