Mehmet Şevket Eygi
09.12.2007
SAKIN bir kimsenin “sadece” namazına ve orucuna bakarak onun hakkında kıymet hükmü vermeyin. Onun iyi, sağlam, güçlü, güvenilir bir Müslüman olup olmadığını anlamak istiyorsanız, mutlaka ve mutlaka para ve menfaat ile alakalı muamelelerine ve “mâlî” ahlâkına bakınız. Müslüman elbette namaz kılar ve oruç tutar, lakin bunlar onun gerçek ve üstün Müslüman olup olmadığını anlamaya ve bilmeye yetmez. İlle de para, ille de dolar ve euro, ille de menfaat imtihanına ve araştırmasına tâbi tutacaksınız.
Borç aldı, (ödeyecek imkanı olduğu halde) ödemiyor. O kötü bir Müslümandır.
Para ve menfaat onun için din iman haline gelmiştir. Sakın o fâsık ve fâcirin namazı ve orucu seni aldatmasın. Sonra çok zarar ve ziyana uğrarsın.
İyi, ahlâklı, faziletli Müslüman senet verirse günü geldiğinde öder. Çek imzalarsa, o çek karşılıksız çıkmaz. Bırakın senedi sepeti, Müslümanın sözü yazılı senetlerden ve evraktan daha üstündür. O, söz verdi mi, sözünü yerine getirir.
Müslüman kesinlikle haram yemez. Bütün haram kazançlar domuz eti, lâşe gibidir. Hiç Müslüman bunları yer mi?
Dinimiz “Zaruretler mahzurlu/haram şeyleri mübah kılar” kaidesini koymuştur. Açlıktan ölmek durumuna gelmiş bir kimse, yiyecek başka bir şey yoksa, ölmeyecek kadar domuz eti yiyebilir, susuzluktan telef olmayacak miktarda şarap içebilir... Zaruret halinde bile “ölmeyecek kadar” şartı ve sınırı vardır. Peki, hiçbir ihtiyaçları olmadığı halde haram yiyenlere ne demeli...
Bir kimse ile dost mu olmak istiyorsunuz. Ona borç verin. Vadesinde parayı geri getirirse onunla dost olabilirsiniz. Getirmezse, kaçın bucak bucak ondan.
Bir adamın ne mal olduğunu anlamak mı istiyorsunuz? Onunla küçük bir ticaret, özel bir ortaklık yapın. Kısa zamanda içyüzü anlaşılır.
Birine bir emanet verin, bir müddet sonra iadesini isteyin. Bakalım ne olacak? İade ederse ne âlâ, etmezse o bir münafık ve fasıktır.
Müslüman elbette ticaret, sanayi, ziraat, hayvancılık, esnaflık, zanaatkârlık, hizmet yapar. Ama nasıl yapar? Müslümanca yapar.
Devletin ve belediyelerin bütçelerini hortumlayanlar iyi Müslüman değildir.
Haram yiyenler iyi Müslüman değildir.
Saçı bitmedik yetimlerin, fakir halkın hakkını yiyenler âsi, fâsık, fâcir, günahkâr, şaqi, şerir ve rezil kimselerdir.
Dünyayı çok sevenlerde hayır ve yümn (Başucunuzda mufassal bir Türkçe lügat bulunsun...) yoktur. Ed-dünya cifetün ve tâlibüha kilabun... Dünya bir laşedir, taliplileri köpektir.
Müslüman niçin zengin olur? Daha fazla hayır hasenat, daha fazla mâlî ibadet, daha fazla sevap kazanmak için... Nemrud ve Firavun gibi dünya saltanatı sürmek için değil.
Namuslu, şerefli, ahlâklı, faziletli, karakterli Müslüman ihalelere fesat karıştırmaz.
Rüşvet almaz.
Komisyon almaz.
Şaibeli, kara, kirli, necis servetler edinmez.
Benim yaşım ilerledi, çok şeyler gördüm. 1950’lerin başları... Dinî bayramlardan biri yaklaşıyor. Sultanhamamında kumaş ticareti yapan Hacı Beylerden biri, soruyor: “İmam-Hatip mektebinde kaç öğrenci var?..” Binden fazla diyorlar. Hacı Bey: “Hiç gecikmeden orada okuyan her çocuğa en iyi kumaştan ısmarlama birer kat elbise diktirelim...” diyor ve bu sözünü yerine getiriyor.
Müslüman zengin böyle olmalı.
Dünyanın 100 büyük Firması listesinde yer alan İKEA’nın sahibi, dolar milyarderi İsveçli zengin 13 yaşındaki eski bir Volvo ile geziyormuş. Bu adam gerçekten zenginmiş. Serveti onu kudurtmamış, çıldırtmamış, azdırmamış.
Zengin Müslüman bir emanetçi olduğunu bilir ve serveti ile fahr etmez, gururlanıp kibirlenmez.
Müslüman zenginlerin işleri dünyada da zor, ahirette de zor. Ahirette hesap kitap var. Dünyada ise, başlarına tebelleş olup onlardan para sızdırmaya çalışan şahıslar, cemaatler...
Zenginlerin servetlerinin zekatında fakirlerin, miskinlerin, muhtaçların hakları var. Bu zekatlar doğru dürüst, yerli yerinde dağıtılsa ülkemizde bir tek sefil vatandaş kalmaz. Ne yazık ki, birtakım cemaatler zekatlara bile göz dikmişlerdir. Neymiş efendim, hazret-i Hazret böyle istiyormuş. Yahu bu Hazret mutlak müctehid midir, din imamı mıdır? Hangi hakla ve selahiyetle zekatlara göz dikiyor?
Bendeniz bir zengine gitsem (gitmem ya) çok hayırlı bir iş veya mutlaka yardım edilmesi gereken bir öğrenci için birkaç bin lira istesem; bu küçük meblağın bir kuruşunun bile zimmetime geçmeyeceğine dair garanti versem, bu isteğim gerçekleşmez. Son yedi- sekiz sene içinde Kosovalı bir genç İmam-Hatip mektebinde, sonra İlahiyat Fakültesinde okudu. Kosova’daki ailesi fakir, burada bir kuruşluk geliri yok. İnanıyor musunuz bu muhtaç gence bir tek burs bulamadım. Sağdan soldan zekat ve yardım toplayıp zaman zaman eline bir miktar para verebildim.
Türkiye’de İslâmî kesimde para kazanmanın yolları yok değil. Mesela bendeniz şöyle bir kitap yazıp yayınlasam: “Efendim ben şimdiye kadar Hazretlerin Hazreti Filan kişi hakkında birtakım tenkitler yapıyordum. Meğerse onu tenkit etmekle çok büyük ve affedilmez bir hata ve günah işliyormuşum. Şimdi bunun farkına vardım, Tevbe ediyorum. Hazretlerin Hazreti çok büyüktür. O hiç yanlış yapmaz. Herkes onu desteklemekle, ona para vermekle mükelleftir. O ne söylerse doğrudur, ne yaparsa isabetlidir. O masumdur...”
Kitap kısa zamanda birkaç yüz bin nüsha satar, imza günleri tertiplenir. Taraftarlar kuyruğa girerler. Eskiden, tenkit ve uyanlarım yüzünden bana düşman olanlar ellerimi öperler.
Ölürüm de böyle yapmam. Dünyalık elde etmek için kalemimi ve vicdanımı kiralayıp satmam.
Benim çocukluğumda ve gençliğimde bugün olduğu gibi anormal ve akıl almaz bir zenginlik yoktu. Ahir zaman alameti kısa bir müddet içinde dehşetli bir zenginlik oldu.
Müslümanlar bu zenginlik imtihanını kazanabildiler mi?
Şeytanın tuzaklarına düştüler.
Saray yavrusu müzeyyen meskenler.
Lüks mü lüks yazlıklar.
Lüks ve gösterişli dabbeler/binitler.
Lüks giyim kuşam, lüks yeme içme, lüks dekorasyon... Herifler börek ve tatlı alırken bile lüksünü alıyor.
Servetli kişilerin cep telefonları ne kadar lüks...
Kanaatli, iktisatlı, zahidane bir hayat onları utandırıyor.
Serveti olup da yirmi bin liralık bir otoya binen gördünüz mü? Peki, İsveç’in dolar milyarderi mobilya kralı (İstanbul’da da satış yeri var) niçin 13 yıllık eski bir Volvo ile geziyor?
Hindistan’ın Sih dinine mensup sarıklı, sakallı bir başbakanı var. İktidara geçer geçmez, lüks ve zırhlı makam otomobillerini bir kenara koydu ve kendi ülkesinde üretilmiş eksi Moris otomobilleriyle gezmeye başladı. O mu akıllı ve faziletli, bizim lüks ve gösteriş hastaları mı?
Evet, Müslümanlık sadece namaz ve oruçtan ibaret değildir. Namaz ve orucun yanında yüksek ahlâk, yüksek karakter, fazilet ve hikmet de olacaktır.
Sonradan görmeler, ne oldum delileri, türediler İslâm’ı temsil edemez.
Haram yakar.
Kibir ve gurur yakar.
Büyüklük Allah’a mahsustur. Kendilerini dev aynasında görenler büyük değil, küçüktür.
İşimize gelen bir İslâm türetme deliliğini ve beyinsizliğini bırakalım da gerçek İslâm neyse onu öğrenelim, onu yaşayalım, onun hükümlerine uyalım.
Ashabın büyüklerinden, Peygamberimize hizmet etmiş Enes radiyallahu anh âhir ömründe Şam’da yaşarken söyle dermiş: İslâm’dan bir namaz kaldı. O da ism ve resm olarak...