Olgu hakikati ve akıl hakikatinin yetmezliğini gören İslam filozofu bunları inanç hakikati ile tamamlamak istiyor. Gazalî’ye göre bir dışarıya çevrilmiş, duyulara ve akla sayanan “dış gözü” vardır ki, bununla duyu ve akıl ilimleri kurulur. Birde içeriye çevrilmiş yine aklın ince bir salindeki “iç gözü” vardır ki, bu da kalbin gözüdür. Kalbin gözü ile insan tecrübe ve ortak akıl alanını aşar. İnancın kabul ettiği hakikatleri açıklar. Gazalî’de “kalbin gözü” olgu ve akıl hakikatleri arasında ahengi kuracak olan, aşkınlık alanına çevrilen felsefi sezgidir. Gazalî’nin bu ince tahlilleri ne yazık ki İslam filozofları ve kelamcıları arasında yeter derece tarftar bulamadı. Aristotalesçi denen skolastik filozoflar ve onun tesiri altındaki kelamcılar, akıl ve inanç ayrılışına dayanan Gazalî görüşünün gelişmesine engel oldular. (Bu en çok Aristoteles’in mutlak otoritesinden ileri geliyordu). Ancak Gazalî’nin Latince tercümeleri yardımıyla modern düşünceye çok yaklaşan bu ince görüş İspanyol rahibi Ramon Marti’nin Pugio Fidei adlı kitabında devam ettirildi. 17. yüzyılda ondan etkilenen birçok Farnsız filozofu yetişti ki, bunlar arasında en tanınmışı ve bugüne kadar fikirleri yaşayan Pascal’dır. Pascal’ın “kalp mantığı” ve esprit de fitnesse’i Gazalî’deki “kalbin gözü”nün yeni felsefe için devamıdır. Pascal, büyük İslam düşünürü gibi (ikinci elden ondan mülhem olmak üzere) olgu ve akıl hakikatlerini kuşatan bir inanç hakikatini aramak, onları bu inanç hakikati üzerinde temellendirmek lüzumunu duyuyordu. Pascal’da inanç (Gazalî’de olduğundan daha kuvvetle), ilmin inkârı, reddi, ilim zihniyeti ile çelişik bir zihniyetin savunulması için değil, tam tersine, tecrübe ve akıl hakikatlerine dayanan ilim zihniyetini temellendirmek ihtiyacından doğmuştur. Bundan dolayı felsefenin hakiki gelişmesi yolunda bu büyük düşünürlerin rolünü işaret etmek zorundayız. Nitekim bu fikir geleneğinden bahsederken, daha eskilere inmek de yerinde olur. Bu da Gazalî’den çok önce, bu İslam düşünürünün hiç tanımadığı bir Hiristiyan ortaçağ düşünürü, Augutinus’dur. Augustinus zaman şuurunun tahlilinde ezelilik fikrine geçerken, bu alanda (felsefede nadiren görülen) derin bir misal vermektedir.
(Bu hususta Gazalî’nin El-Munkiz’inden, Kitab-ül Erbain’den, Mizan-ül Amel ve İhya’dan misaller vermek gerekir.)
Felsefeye Giriş 1 - Hilmi Ziya Ülken - İş bankası yayınları Ekim2008-sh.
Sh.95-96