25 Mayıs 2013 Cumartesi

Metafizik I


GiRiŞ

“Metafizik” teriminin kökeni Eski Yunanca “sonra” ya da “ötesi” anlamına gelen meta” ön eki ile “doğa” ya da “fizik” anlamına gelen “phusis” sözcüğüne dayanmaktadır. “Metafizik” (“metaphysica”) terimi, tam olarak “ta meta ta physika biblia”,yani “fizik üzerine yazılan notlardan sonra gelen [notlar]” ifadesi, ilk kez Rodoslu Andronikos tarafından Aristoteles’in bir kısmını “ilk felsefe” olarak nitelendirdiği yazılarından oluşan derlemeyi adlandırmak için kullanılmıştır. Andronikos’un bu ifadeyi, Aristoteles’in “ilk felsefe”ye ilişkin metninin, “fizik” üzerine yazılan metinden sonra geldiği için kullandığı düşünülmektedir. işte “ilk felsefe”ye ilişkin görüşleri içeren metin bugün “metafizik” sözcüğü ile adlandıran alanın konularını oluşturmaktadır.

Aristoteles’in daha sonra “metafizik” olarak adlandırılmış notlarında “ilk felsefe” dediği metafizik anlayışı “varlığı varlık olmak bakımından” araştıran bilim olarak betimlenir. (Bkz. Aristoteles, 1996a, IV. Kitap.) Daha sonraları metafizik, ele alınan konulara göre genel metafizik [metaphysica generalis] ve özel metafizik [metaphysica specialis] olmak üzere ikiye ayrılmıştır. işte genel metafizik, Aristoteles’in dediği gibi, varlığı varlık-olma dışında başka özelliklerine göre değil, salt varlık-olma özelliğine dayanarak inceleyen bir uğraşıdır. Bu ise tüm varlıkların ayrıldığı varlık kategorisi veya ontolojik kategori ya da kısaca kategori denilen en üst türlerin ve bunlar arasındaki ilişkilerin incelenmesi demektir. Buna da varlıkbilim anlamına
gelen ontoloji denir.

Öte yandan her özel metafizik alanı, varlığı salt varlık-olma açısından değil, özel bir açıdan inceleyen bir varlıkbilim dalıdır. Bunlardan her biri bir veya birden fazla kategori veya alt-kategoriyi konu edinir. Bu dalların en önemlileri şöyle sıralanır. Rasyonel Kozmoloji, nesne kategorisinin alt-türü olan fiziksel nesne kategorisini yani Evren’i deneysel yöntemle değil salt akılla inceler. Rasyonel Psikoloji, gene nesne kategorisinin bir alt-türü olan zihinsel nesne kategorisini, genelde insan zihnini, deneysel yöntemle değil salt akılla inceler. Rasyonel Teoloji ise, Tanrı’yı vahiy yolu ile değil, salt akılla inceler. Bu özel metafizik alanları günümüzde felsefenin metafizik dalı dışında kalan başka dallarına dönüşmüştür. Nitekim eskiden Rasyonel Kozmoloji denilen alan, Doğa Bilimleri Felsefesi’ne, Rasyonel Psikoloji denilen alan, Zihin Felsefesi’ne, Rasyonel Teoloji denilen alan ise, Din Felsefesi’ne dönüşmüştür.(Krş. Loux, 2002, s. 11- 14.) Buna göre kitabımızın konusu yalnız Ontoloji yani Varlıkbilim anlamına gelen Genel Metafizik olacaktır. Dolayısıyla “metafizik” sözcüğünü bundan böyle hep “ontoloji” ile eş anlamlı olarak kullanacağız.

Ontolojik Kategoriler

METAFiZiK NEDiR?

Metafiziğin Konusu ve Amacı

Özel bilimlerin konuları belli varlık türleridir. Örneğin fiziğin konusu fiziksel nesne türü, biyolojinin konusu canlı nesne türü, psikolojinin konusu zihinsel nesne türüdür. Biçimsel bir bilim olan matematiğin konusu ise soyut matematiksel nesne türüdür. Buna karşılık ontoloji anlamındaki metafiziğin konusu varolan ve varolabilen şeylerin tümüdür. Ancak bu metafiziğin tek tek şeylerin tümünü ayrı ayrı inceleme konusu yaptığı anlamına gelmez. Daha açık olarak, metafiziğin konusunun bütün şeylerin ontolojik kategori, kısaca kategori, denilen en üst türlerinden oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu kategorilerin en önemlileri arasında nesne ile özellik kategorilerini gösterebiliriz.

Özel bilimlerde, bu bilimlerin konusu olan şeylerin varlığı sorgulanmadan o bilimin örtük öndayanağı olarak tartışmasız kabul edilir. Metafizikte ise konusunu oluşturan kategorilere ait şeylerin varlığı bir öndayanak olarak kabul edilmeyip bu şeylerin varolup olmadığı bir metafizik kuram çerçevesinde dizgesel (sistemsel)
olarak irdelenir. Ancak böyle bir kuramda da, bazı kategorilere ait şeylerin varlığı dolaysız olarak kabul edilir. Bu kategorilere o kuramın temel kategorileri denir.

Bunlar kuramın öbür kategorilerinin yardımıyla tanımlanamaz. Öte yandan temel kategoriler yardımıyla tanımlanabilen kategorilere kuramın türetilmiş kategorileri denir. Örneğin, atomların varlığı dolaysız olarak kabul edilen Atomcu metafizik kuramda, atom o kuramın bir temel kategorisidir. Öte yandan atomların bir araya gelmelerinden oluşan gözlemlenebilir fiziksel nesne kategorisi kuramın bir türetilmiş kategorisidir.

Metafiziğin asıl amaçlarını şöyle sıralayabiliriz: (i) Varolan veya varolabilen bütün şeyleri kategorilere ayırıp bunlar arasındaki temel ilişkileri ortaya koymak. (ii) Bu kategorilerden hangilerine ait şeylerin varolduğunu hangilerinin varolmadığını araştırmak. (iii) Varolduğu gösterilmiş kategorilerin hangilerinin temel kategori olduğunu saptamak. (iv) Varolduğu gösterilmiş ancak temel kategori olmayan kategorileri, temel kategorilere indirgemek. (v) (i)-(iv) maddelerinde dile getirilmiş
amaçlara ulaşırken, karşılaşılan problemleri ortaya koymak ve onlara çözüm önerileri getirmek. (vi) Yukarıdaki amaçları yerine getiren doğru metafizik önermelerden oluşan doyurucu bir metafizik kuram ortaya koymak. Metafizik önermelerin yapısını açıklamak için önce analitik ve sentetik önermeler ile a priori ve a posteriori önermeler arasındaki farkları ortaya koyuyoruz.

Analitik-Sentetik ile A priori-A posteriori Ayrımları

Bir önerme “analitik doğrudur” demek bu önerme “mantıksal doğrudur ya da mantıksal doğru olmamakla birlikte tanımlar yoluyla mantıksal doğruya indirgeniyor” demektir. Burada “mantıksal doğru” kavramını “birinci-basamak mantığının doğruları” anlamında kullanıyoruz. Önce mantıksal doğruya bir örnek verelim: “Bütün dişi atlar dişidir”. Bu önerme mantıksal doğru olduğu için aynı zamanda analitik doğrudur. Öte yandan “Bütün kısraklar dişidir” önermesi mantıksal doğru
değildir ama analitik doğrudur. Nitekim bu önerme, “ ‘Kısrak” demek ‘dişi at’ demektir” tanımına dayanarak mantıksal doğru olan “Bütün dişi atlar dişidir” önermesine dönüştürülebilir.

Bir önerme “sentetik doğrudur” demek “bu önerme doğrudur ama analitik değildir” demektir. Sentetik doğru önermeler a priori ve a posteriori olmak üzere iki-(Belli bir bilimin konusu sınırlı bir varlık türüdür. Oysa varlıkbilim anlamındaki metafiziğin konusu varolan ve varolabilen şeylerin tümüdür.) ye ayrıldığından, önce bu kavramları tanımlayıp sonra örneklendireceğiz. “Bir
önerme a priori doğrudur” demek “bu önermenin doğru olduğu gözlem ve deneyden bağımsız olarak tek başına akılla bilinebilir” demektir. Öte yandan “bir önerme a posteriori doğrudur” demek “bu önerme doğrudur ama a priori değildir” demek, yani “bu önermenin doğru olduğu tek başına akılla değil, gözlem ve deneye de başvurarak bilinebilir” demektir. Bu durumda bütün doğru önermeler üç türe ayrılır: analitik a priori doğrular, sentetik a posteriori doğrular ve sentetik a priori doğrular. Yukarıda verdiğimiz analitik doğru önerme örnekleri aynı zamanda analitik a priori doğrulardır. Diğer yandan “Bütün metaller yeterince ısıtıldığında genleşir.” önermesi sentetik a posteriori doğru bir önermedir.

Sentetik a priori doğrulara gelince, bazı matematiksel doğru önermelerin sentetik
a priori olduğu kabul edilir. Metafiziksel doğru önermeler de matematiksel
doğru olmayan sentetik a priori önermelerdir.

Metafizik Önermeler ve Metafizik Kuram

Metafizik önermeler, metafiziğin konusu olan ontolojik kategorilere ilişkin önermelidir.
Dolayısıyla kategori adlarını içerirler. Ancak bu önermeler, gerek biçimsel
gerekse deneysel bilimlere ait önermelerin arasında yer almazlar. Mantıksal doğru
olmadıklarından analitik a priori, deneysel bilimlerin doğruları olmadığından da
sentetik a posteriori değillerdir. Bu durumda, bazı matematiksel doğru önermeler
de sentetik a priori kabul edildiği için, metafizik önermelerin, kategorilere ilişkin
matematiksel-olmayan sentetik a priori doğrular olduğunu söyleyebiliriz. Örnek
olarak “Hiçbir şey hem nesne hem özellik değildir” ve “Aynı özellikleri olan nesneler
özdeştir” önermelerini verebiliriz.

Sözünü ettiğimiz metafizik önermeler, sağduyusal örtük metafizik öndayanaklar,
kısaca öndayanaklar, dediğimiz kanıların bir metafizik kuram biçiminde dizgeleştirilmesiyle
elde edilir. Metafizik öndayanakların şu nitelikleri vardır: 1. Sağ-
duyu ve/veya sezgilerimizden kaynaklanan, kuşku duyulmayıp kesin sayılan kanı-
lardır. 2. Örtük, tam bilincine varılmayan, tam olarak dile getirilmeyen kanılardır.
3. Doğru olup olmadıkları biçimsel veya deneysel bilimlerin yöntemleriyle sınanamazlar.
4. Kategorilere ilişkin varlık iddialarımızı dile getirirler. 5. Gerek günlük yaşamı
mızın gerek bilimsel bilgilerimizin tümünün öndayanaklarını oluştururlar. 6.
Bunlar geniş ölçüde insanların ortak kanıları sayılabilmekle birlikte kişiden kişiye
bazı değişiklikler gösterebilirler. 7. Bu kanılar arasında tam bir uyum ve tutarlılık
olmadığından dizgesel bir bütün oluşturmazlar.

işte metafizik önermeler, ilk aşamada, bu metafizik öndayanakların uyumlu ve
tutarlı bir biçime dönüştürülmesiyle ortaya çıkan tam olarak dile getirilmiş önermelerdir.
ikinci bir aşamada, bu önermeleri türetmeye yarayan ve metafizik aksiyom
dediğimiz az sayıda önermeler ortaya konulur. Üçüncü bir aşamada, bu önermelerde
geçen kategori terimlerinin bir bölümü öbür terimler yardımıyla tanımlanır.
Dikkat edilirse bu tür tanımlar kısaltıcı sözcük tanımı olmayıp, aksiyomlardan türetilemeyen
(sentetik a priori) metafiziksel önermelerdir. Tanımlanmamış kategori
terimleri ise ilkel kategori terimleridir. Aksiyomlar, tanımlar ve onlardan türetilen
metafiziksel önermelerden oluşan dizgeye (sisteme) metafizik kuram diyoruz. Metafizik
kuramın önermelerinde geçen ilkel terimlerin anlamları, bir yandan aksiyomlarla
öbür yandan sağduyu ve sezgilerimizle kavranabilen somut örnekler verilerek
açıklanır. Metafizik kuramın işlevlerini, metafiziğin amaçlarına koşut olarak
şöyle dile getirebiliriz: (i) Kuramın önermelerinde geçen kategori terimleri, varolan
veya varolabilen bütün şeylerin ayrıldığı kategorileri dile getirir; metafizik önerme-

(“Bütün kısraklar dişidir” önermesi analitik a priori, “Bütün metaller yeterince ısıtıldığında genleşir” önermesi ise sentetik a posteriori doğrudur.)

lerin kendileri ise bu kategoriler arasındaki temel ilişkileri ortaya koyar. (ii) Metafizik
önermeler aynı zamanda bu kategorilerin hangilerinin varolduğunu dile getirir.
(iii) ilkel kategori terimleri temel kategorileri adlandırır. (iv) Kuramın tanımları,
tanımlanmış kategori terimlerinin adlandırdığı (temel-olmayan) kategorileri, yani
türetilmiş kategorileri, ilkel terimlerinin adlandırdığı temel kategorilere indirgenmesini
sağlar. (v) Metafizik kuramın aksiyomları, tanımları ve bunlardan mantıksal
çıkarımlarla türetilebilen önermeler, doğru olduğu iddia edilen metafizik önermeleri
oluştur. (Krş. Grünberg, 2006, 1. Bölüm.)

Metafiziğin Yöntemi

Fizik, biyoloji, psikoloji gibi deneysel bilimlerin yöntemi bir yandan gözlem ve deney öte yandan mantıksal-matematiksel çıkarsamadır. Biçimsel bilimlerin (mantık ve matematik gibi) yöntemi ise salt mantıksal-matematiksel çıkarsamadır. Metafiziğin yöntemi ise, bir yandan metafizik önermelerden oluşan bir metafizik kuramı oluşturmasına, öbür yandan bu önermelerin doğru olup olmadıklarının sınanmasına yöneliktir. Metafizik kuramın oluşturulmasındaki yöntem, tıpkı matematikte olduğu gibi aksiyomlaştırma ve aksiyomlar ile tanımlardan mantıksal-matematiksel çıkarsama yoluyla, erişilmek istenen tüm metafizik önermelerin türetilmesinden oluşur. Oluşturulan metafizik kuramın geçerliliğinin, yani kuramdaki aksiyom ve tanımların doğruluklarını sınama yöntemi ise şu ölçütlere dayanır: (i) Metafizik öndayanakların dile getirdiği kategorilere ilişkin varlık iddialarının açıklanması. Böyle bir açıklama, mümkün olduğu kadar çok sayıda metafizik öndayanağın (dile getirilmiş önermeler olarak) kuramın aksiyom ve tanımlarından mantıksal-matematiksel çıkarımlarla türetilmesi demektir. Aksiyom ve tanımların kendileri genellikle metafizik öndayanakların karşılığı değildir. (ii) Metafizik kuramın önermeleri arasında en üst derecede uyumluluk ve tutarlılık sağlanması. (iii) Metafizik kuramın aksiyomlarının yalınlığı ve ilkel terimlerin sayılarının mümkün olduğu kadar az olması. (iv) Yukarıda belirtildiği gibi, ilkel terimlerin anlamlarının bir yandan aksiyomlarla öte yandan somut sezgisel örneklerle açıklanması. (v) Kuramdaki metafizik önermelerin, ontolojik kategoriler ve dolayısıyla varlığın tümü 
üzerine doyurucu ve en geniş kapsamlı bilgileri dile getirmesi.

Felsefe tarihinden anlaşıldığı gibi, ortaya konulmuş metafizik dizgelerin aksiyomları,
bazen açık olarak dile getirilmiş çoğu kez de örtük öndayanaklar olarak
ele alınmıştır. Birinci türden kuramların dile getirildiği yapıtların en çarpıcı örneği,
Benedictus de Spinoza’nin Etika adlı kitabıdır. Bu yapıt ardı ardına gelen tanımlar,
aksiyomlar ve bunlardan türetilen önermelerden oluşmaktadır. ikinci türden
kuramların dile getirildiği yapıtlara örnek olarak da Aristoteles’in Kategoriler ve
Metafizik adlı kitaplarını verebiliriz. (Bkz. Aristoteles, 1996b ve 1996a.) Yakın zamanlarda
bu türden bazı metafizik dizgeleri (özellikle Aristoteles’in Kategoriler
ve Metafizik adlı yapıtlarındaki dizgeleri) çeşitli yorumcular tarafından aksiyomları
ve tanımları açık olarak belirtilmiş metafizik kuramlara dönüştürme çabaları vardı
r. (Örneğin, bkz. Lewis, 1991.) Aynı yol bu kitapta da izlenerek, incelenen metafizik
dizgeler, aksiyom ve tanımları açık olarak belirtilmiş metafizik kuramlar olarak
ele alınmıştır. Böylece işlenen konuların bol örneklerle desteklenmesi koşuluyla
daha iyi anlaşılması sağlanmış olacaktır.

Aşağıdaki bölümlerde varlık kategorileri ile aralarındaki ilişkileri genel çizgileri
ile açıklıyoruz. Kategorilerin ayrıntılı incelemesini diğer ünitelerde yapacağız. O
ünitelerde çeşitli metafizik kuramları ve bu kuramların kategorilere ilişkin problemlere
getirdikleri çözüm önerilerini inceleyeceğiz.

ÖRNEKLEME iLiŞKiSi: TÜMEL VE TiKEL KATEGORiLERi

Varolan, Varolabilen ve Varolmayan Şeyler

Metafiziğin konusu genel olarak şeyler olup metafizik tartışmalardaki en önemli
sorun hangi kategorilere ait şeylerin varolduğunu, hangilerinin varolamamakla birlikte
varolabildiklerini ve hangi şeylerin varolmadığı sorunudur. Varolan şeylere
varlık, varolabilen şeylere de olanaklı şey diyoruz. Her varolan şey aynı zamanda
varolabilen bir şey olduğundan, varlıklar da olanaklı şeyler arasında yer alırlar.
Varlık olmayan olanaklı şeylere salt olanaklı şey diyeceğiz. Alexius Meniong’un
öncülüğünü yaptığı kimi metafizik kuramlarda olanaklı şeylerin yanı sıra varolması
olanaksız şeylere de yer verilir. Bu şeylere olanaksız şey denir.

Şimdi yukarıdaki kavramları örneklendirelim. Dünya, Gezegen, 2 kg ve Ağırlık
birer varlık dolayısıyla olanaklı şey; Dünya’nın Ay’dan büyük ikinci doğal uydusu
bir varlık olmadığından salt olanaklı şey; önümde duran yuvarlak kare masa
olanaksız şeydir. Ancak olanaksız şeyleri bu kitabın konusu dışında tutup, bundan
böyle “şey” sözcüğünü hep “(varolan veya varolabilen) olanaklı şey” anlamında
kullanacağız.

Bütün (olanaklı) şeyler iki temel ontolojik ilişkiye dayanarak sınışanır. Bunlardan
biri ait olma öbürü de sahip olma ilişkisidir. Ait olma ilişkisi, daha yalın olan
ilkel örnekleme ilişkisine, sahip olma ilişkisi ise daha yalın olan ilkel taşıma ilişkisine
dayanarak tanımlanır. ilkel ilişkiler tanımlanmaz ancak bir yandan örneklendirilerek
öbür yandan aksiyomlar yardımıyla açıklanabilirler. Önce örnekleme ilişkisi
ile başlıyoruz.

Örnekleme ilişkisi

A şeyi B şeyini örnekler ise, B şeyi de A şeyi ile örneklenir. Örneklenme ilişkisi,
Örnekleme ilişkisi’nin evriğidir. Bu durumda A şeyine B şeyinin örnekleyeni, B şeyine
de A şeyinin örneklediği tür denir. Bir şeyi örnekleyen şeye (tek başına) örnekleyen,
örnekleyeni olduğu şeye de (tek başına) tür denir. Örnekleyenler (varolan
veya varolabilen) olanaklı şeylerdir. Buna göre bir şeyin olanaklı örnekleyeni
bulunması, o şeyin örnekleyeninin bulunmasının olanaklı olması demektir. Öte
yandan bir şeyin olanaklı örnekleyeni bulunmaması, o şeyin örnekleyeninin bulunması
nın olanaksız olması demektir. Bundan böyle “örnekleyen” sözcüğü ile
“olanaklı örnekleyen” sözünü eşanlamlı kullanıyoruz. Bir türün birden çok sayıda
olanaklı örnekleyeni bulunur. Örnekleme ilişkisi için şu örnekleri verelim. Ahmet,
insan türünün (kısaca insan’ın) bir örnekleyenidir; 2 kg, bir nicelik türü olan Ağırlı
k’ın bir örnekleyenidir; belli bir kırmızılık tonu, bir nitelik türü olan Kırmızılık’ın
bir örnekleyenidir vb. Bir türün örnekleyenleri varolan şeyler olabildiği gibi varolmayan
şeyler de olabilir. insan’ın bir örnekleyeni olan Ahmet bir varlık, başka bir
örnekleyeni olan Ahmet’in 5 m boyundaki babası salt olanaklı bir şeydir. Daha önce
belirttiğimiz gibi türlerin genellikle birden çok sayıda olanaklı örnekleyeni vardı
r. Ancak birer varlık olan örnekleyenlerin sayısı bir hatta sıfır olabilir. Sözgelişi,

Dünya’nın Doğal Uydusu’nun varolan tek bir örnekleyeni, Dünya Yüzeyindeki Altı
n Dağ’ın varolan hiçbir örnekleyeni yoktur. Ancak bu ikisi gene de örnekleyenleri
olabilen şeylerdir, çünkü her ikisinin birden çok sayıda olanaklı örnekleyenleri
vardır.

Yukarıdaki açıklamalara dayanarak, örnekleme ilişkisinin ontolojik aksiyom sayı
labilen şu koşulları yerine getirdiğini görüyoruz:

Aksiyom 1 A şeyi B şeyini örnekler ise, A şeyi tür değil, B şeyi de örnekleyen
değildir.

Aksiyom 2 Herhangi bir şey ya türdür ya da örnekleyendir.

Bu iki aksiyomdan aşağıdaki önermeleri türetebiliriz:
Önerme 1 A şeyi A şeyi’nin örnekleyeni değildir.

Önerme 2 A şeyi B şeyinin örnekleyeni ise B şeyi A şeyinin örnekleyeni

değildir.

Yukarıdaki aksiyomlara ve önermelere şöyle örnekler verelim. Aksiyom 1: Ahmet,
insan’ı örnekler. Görüldüğü gibi, Ahmet bir tür değil, insan da bir örnekleyen
değildir. (Dikkat edilirse Ahmet’in bedenini oluşturan hücreler, hücreleri oluşturan
atomlar ve atomları oluşturan kuarklar ve elektronlar bizim kullandığımız anlamda
Ahmet’in örnekleyenleri değil, onu oluşturan en küçük parçalarıdır.) Gene 2 kg,
Ağırlık’ı örnekler. Burada 2 kg bir tür değil, Ağırlık ta bir örnekleyen değildir. Aksiyom
2: Ahmet, insan, 2 kg ve Ağırlık şeylerini ele alalım. Burada Ahmet ve 2 kg
birer örnekleyen olup tür değildir. Öte yandan insan ve Ağırlık birer tür olup örnekleyen
değildir. Önerme 1: Ahmet, Ahmet’in örnekleyeni değildir; insan, insan’ı
n örnekleyeni değildir; 2 kg, 2 kg’ın örnekleyeni değildir; Ağırlık, Ağırlık’ın örnekleyeni
değildir. Önerme 2: Ahmet insan’ın örnekleyeni olup, insan Ahmet’in
örnekleyeni değildir; 2 kg Ağırlık’ın örnekleyeni olup, Ağırlık 2 kg’ın örnekleyeni
değildir.

Bir örnekleyen ile tür arasındaki Örnekleme ilişkisi’nin zamandan bağımsız olduğunu belirtmek gerekir. Buna göre “A şeyi B şeyini örnekler” savı hangi zamanda ortaya konulursa konulsun aynı doğruluk değerini alır, yani ya hep doğrudur ya da hep yanlıştır. Örneğin “Sokrates, insan türünü örnekler” ile “Önümdeki kırmızı elmanın kendine özgü kırmızı renk tonu Kırmızılık türünü örnekler” savları hep doğru, buna karşılık “Sokrates, Çiçek türünü örnekler” ile “Önümdeki kırmızı elmanı
n kendine özgü kırmızı-renk-tonu Yeşillik türünü örnekler” savları hep yanlıştır.

Tür ve Cins

Bir türün varolan örnekleyenlerinin kümesine o türün kaplamı denir. Buna göre bir türün varolan örnekleyenleri, türün kaplamının öğeleri ile özdeştir. Bazı türlerin (Dünya Yüzeyindeki Altın Dağ gibi) kaplamları boş küme, bazılarının (Dünya’nın Doğal Uydusu gibi) tek öğeli küme, ama çoğunun (insan gibi) birden çok sayıda öğeli kümedir. Öte yandan bir türün tüm örnekleyenlerinin kümesine, o türün olanaklı kaplamı diyeceğiz. Herhangi bir türün olanaklı kaplamı boş küme değildir, üstelik birden çok sayıda öğesi bulunur. A ile B iki tür olduğunda A’nın olanaklı kaplamı B’nin olanaklı kaplamının öz altkümesi ise (yani birincisinin her öğesi ikincisinin öğesi olup ikincisinin her öğesi birincisinin öğesi değil ise) A’ya B’nin türü, B’ye de A’nın cinsi denir. Bu durumda A türüne B türünün bir alt tü, B türüne de A türünün bir üst türü olduğu da söylenir. Nesne türlerine ve cinslerine ilişkin örnek verecek olursak, At, Memeli’nin türü, Memeli ise At’ın cinsidir.

Başka bir deyişle At, Memeli’nin bir alt-türüdür, Memeli de At’ın üst-türüdür. Gene Memeli, Omurgalı’nın türü, Omurgalı ise Memeli’nin cinsidir. fiimdi de özellik türleri ve cinslerine ilişkin örnekler verelim: Kırmızı, Renk’in türü, Renk ise Kırmızı’nın cinsidir. Öte yandan, Renk, Nitelik’in türü, Nitelik ise Renk’in cinsidir. Görüldüğü gibi tür ve cins kavramları göreli kavramlardır.

Alt-tür/üst-tür ayrımını göz önünde bulundurduğumuzda, genel olarak bu ayrım

içinde yer alan herhangi bir türün örnekleyenlerinin kümesi (kaplamı), tüm alttürlerinin

örnekleyenlerinin kümesi özdeştir. Örneğin Omurgalı nesne türünün alttürleri,

Balıklar, Kurbağagiller, Sürüngenler, Kuşlar ve Memeliler’dir. Bu durumda

Omurgalı nesne türünün örnekleyenlerinin kümesi (kaplamı), tüm bu alt-türlerinin

örnekleyenlerinin kümesi ile özdeştir. Öte yandan, Renk özellik türünün alt-türleri,

Kırmızı, Turuncu, Sarı, Yeşil, Mavi ve Mor’dur. Bu durumda Renk özellik

örnekleyenlerinin kümesi (kaplamı), tüm bu alt-türlerinin örnekleyenlerinin kümesi

ile özdeştir.

Tümeller ve Tikeller

Örnekleme ilişkisine dayanarak metafiziğin en önemli kavramları arasında yer alan

tümel ve tikel ana kategorilerini şöyle tanımlarız. Tümel şey, kısaca tümel, varolan

ve/veya olanaklı örnekleyeni bulunan bir şeydir. Tikel şey, kısaca tikel, varolan ya

da olanaklı örnekleyeni bulunmayan şey demektir. Buna göre tümeller sözünü ettiğ

imiz cinsler ve türler, tikeller ise bunların örnekleyenleridir. Bu tanımlara dayanarak,

Önerme 3 Hiçbir şey hem tikel hem tümel değildir.

Önerme 4 Her şey tümel veya tikeldir.

elde edilir. Öte yandan Aksiyom 1’den

Önerme 5 Her tümelin bütün örnekleyenleri tikel şeylerdir.

önermesi, Aksiyom 2’den de

Önerme 6 Her tikel en az bir tümelin örnekleyenidir.

önermesi elde edilir.

Ait Olma ilişkisi ve Söyleme ilişkisi

Buraya kadar incelediğimiz örnekleme ilişkisi hep bir tikel ile bir tümel arasında

bulunur. fiimdi hem bir tikel ile tümel hem de iki tümel arasında bulunan ve örnekleme

ilişkisinin bir genleşmesi olan ait olma ilişkisini tanımlayalım:

Tanım 1 A şeyi B şeyine aittir” demek, “A tikel olup B’nin örnekleyenidir

veya A tümel olup B cinsinin türüdür” demektir.

Örneğin, (Ahmet belli bir kişi olduğunda), Ahmet insan’a, insan da Canlı’ya aittir;

belli bir altın külçesi Altın’a, Altın da Metal’e aittir; gene belli bir kırmızılık tonu

Kırmızı’ya, Kırmızı da Renk’e aittir.

Aristoteles’in ortaya koyduğu iki temel ontolojik ilişkinin biri olan söyleme ilişkisini,

ait olma ilişkisinin evriği olarak şöyle tanımlayabiliriz:

1. Ünite - Ontolojik Kategoriler 9

Tümel, birden fazla

örnekleyeni bulunan şeydir.

Tikel ise, hiçbir örnekleyeni
bulunmayan şeydir.

Tanım 2 B, A şeyi için söylenir” demek, “A şeyi B şeyine aittir” demektir.
Söyleme ilişkisi, Ait Olma ilişkisi’nin evriğidir. Örneğin, insan Ahmet için, Canlı
da insan için söylenir; Altın belli bir altın külçesi için, Metal da Altın için söylenir;
gene Kırmızı belli bir kırmızılık tonu için, Renk de Kırmızı için söylenir. (Bkz.
Aristoteles, 1996b, 1a20-1b9.)

TAŞIMA İLİŞKİSİ: ÖZELLiK VE NESNE KATEGORiLERi

Taşıma ilişkisi ve Tikel Özellikler

ikinci temel ontolojik ilişkinin sahip olma ilişkisi olduğunu, bu ilişkinin de tikeller
arasında bulunan ilkel olan taşıma ilişkisi yardımıyla tanımlanabileceğini söylemiştik.
Bu nedenle önce taşıma ilişkisiyle başlıyoruz. A şeyi B şeyini taşır ise, B şeyi
A şeyi tarafından taşınır. Taşınma ilişkisi, Taşıma ilişkisi’nin evriğidir. Bu durumda
A şeyine B şeyinin taşıyıcısı, B şeyine A şeyi tarafından taşınan denir. Bir şeyi
taşıyan şeye taşıyıcı, bir şey tarafından taşınan şeye de taşınan denir. Bu iki ilişkiye
dayanarak tikel ana kategorisinin bir alt kategorisi olan tikel özellik kategorisini
şöyle tanımlıyoruz:

Tanım 3 A şeyi bir tikel özelliktir” demek, “A şeyi bir şey tarafından taşı
nır, yani A’nın bir taşıyıcısı bulunur” demektir.

Taşıyıcı olanaklı bir şey olduğundan, Tanım 3’te geçen “A’nın bir taşıyıcısı bulunur”
demek “A’nın varolan taşıyıcısı olması olanaklıdır” demektir. ilkel olan taşı-
ma ilişkisini açıklamak için şöyle örneklendirelim. Tikel bir şey olan önümdeki elma,
belli bir kırmızı renk tonunda olma niteliksel tikel özelliği ve 198 g ağırlığında
olmadan oluşan niceliksel tikel özelliği taşır. Buna göre önümdeki elma sözü
geçen niteliksel ve niceliksel tikel özelliklerin taşıyıcısıdır. (Bu elmanın tüm yüzeyinin
tekdüze renkli olduğunu, yani tüm yüzeyinin renk tonunun aynı olduğunu,
kabul ediyoruz.) Öte yandan, önümdeki armut 194 g ağırlığında olduğunda, önümdeki
elma önümdeki armut’tan 4 g daha ağırdır. Yani önümdeki elma ile önümdeki
armut arasında 4 g daha ağır olma bağıntısal özelliği, kısaca bağıntısı, vardır. Bu
bağıntının taşıyıcısı tek yalın bir şey değil, birinci bileşeni önümdeki elma, ikincisi
bileşeni de önümdeki armut olan bir bileşik şeydir. Böyle bir bileşik şeye sıralı ikili
de denir. Taşıyıcısı sıralı ikili olan bağıntılara ikili bağıntı, genel olarak da taşıyı-
cısı sıralı n-li, yani n bileşenli bileşik şey, olan bir bağıntıya n-li bağıntı denir. (Burada
n herhangi pozitif bir tamsayı olabilir.) Böyle bir bağıntının taşıyıcısının bileşenleri
a1, ..., an gibi n tane şey olduğunda, bu taşıyıcıyı (a1, ..., an) biçiminde dile
getiririz. Söz konusu bağıntıyı B ile gösterelim. Bu durumda (a1, ... , an), B ba-
ğıntısını taşır; başka bir deyişle, B bağıntısı, a1, ... , an şeyleri arasında bulunur. Örneğ
in, (önümdeki elma, önümdeki armut) sıralı ikilisi, ikili bir bağıntı olan 4 g-daha-
ağır-olma-bağıntısı’nı taşır.

A şeyi B şeyini taşır” biçimindeki savların doğru olup olmadığı, savın ortaya
konulduğu zamana göre değişebilir. Örneğin, A, önümde soğumaya bırakılan bir
bardak süt, B ise bu bardak sütün şu andaki sıcaklık derecesi olan 50 °C olsun. Buna
göre “A şeyi B şeyini taşır” savı şu anda doğrudur. Oysa bir saat sonra bardaktaki
sütün sıcaklık derecesi, diyelim, 20 °C’ye inerse, aynı “A şeyi B şeyini taşır” savı
bu ikinci zaman anında yanlış olur. Böylece Taşıma ilişkisi’nin genellikle zamana
bağlı olduğunu görüyoruz.


Taşıma ilişkisi’nin Aksiyomları

Taşıma ilişkisinin yerine getirdiği koşulları dile getiren aksiyomları aşağıda sıralıyoruz:
Aksiyom 3 A şeyi B şeyini taşır ise: (i) Hiçbir şey A’nın örnekleyeni değildir,
yani A tikeldir. (ii) Hiçbir şey B’nin örnekleyeni değildir, yani B tikeldir.
Bu aksiyomu şöyle örneklendirelim: Önümdeki kırmızı elma kendi renk tonunu
taşır. Gerek sözü geçen elma gerekse onun taşıdığı kırmızı-renk-tonu birer tür
olmadığından örnekleyenleri olamaz. Dolayısıyla aksiyomun her iki koşulu yerine
gelmiş olur.

Aksiyom 4 (i) A şeyi B şeyini taşır ise, A bir taşınan değildir ve B bir taşıyıcı
değildir. (ii) (a1, ... , an ) bileşik şeyi B şeyini taşır ise, a1, ... , an
şeyleri birer taşıyıcı olur.
Bu aksiyomu şöyle örneklendirelim: (i) Gene elma örneğini alalım. Sözü geçen
elma hiçbir şeyin (niteliksel, niceliksel ya da bağıntısal) özelliği olmadığından, onu
taşıyan hiçbir şey yoktur. Öte yandan bu elmanın kırmızı-renk-tonu’nun kendisi
hiçbir şeyi taşımaz. (ii) Örneğin, bir önceki alt bölümde gördüğümüz (önümdeki
elma, önümdeki armut) bileşik şeyi 4 g-daha-ağır-olma bağıntısal özelliğini taşır ve
gerek önümdeki elma gerekse önümdeki armut birer taşıyıcıdır.

Aksiyom 5 Her tikel ya bir şeyi taşır ya da bir şey tarafından taşınır.
Örnek: Tikel örnekleri olarak sözü geçen elma ile o elmanın kırmızı-renk-tonu’nu
alalım. Bu elma kendi kırmızı renk tonu’nu taşır, elmanın kırmızı-renk-tonu
ise o elma tarafından taşınır.

Yinelenebilir ve Yinelenemez Tikel Özellikler

Yüzeyinin her yeri aynı renkte olan kırmızı elma örneğimizi gene ele alalım. Buna
göre şöyle bir soru ile karşılaşıyoruz. O elma ile tam tamına aynı renk tonunda
olan başka bir elma veya herhangi başka bir cisim var mıdır? Eğer aynı renk tonunda
bir varlık yoksa aynı renk tonunda olan olanaklı bir şey var mıdır? Benzer soruları
elmanın ağırlığı ile ilgili olarak sorabiliriz. Bu elma ile aynı ağırlıkta olan başka
bir varlık veya hiç olmazsa olanaklı bir şey bulunur mu? işte bu türlü sorulara
metafizikçiler farklı yanıtlar vermektedir. Kimileri bu soruları olumlu kimileri de
olumsuz yanıtlamaktadır. Birincilerine göre, bu gibi tikel özellikler birden çok sayı
da, ikincilerine göre ise yalnız bir şey tarafından taşınabilir. Birden çok sayıda
şey tarafından taşınabilen özelliklere yinelenebilen tikel özellikler, yalnız bir şey tarafı
ndan taşınabilen özelliklere ise yinelenemeyen tikel özellikler denir. ikincilere
çağdaş metafizikçilerin çoğu trop demektedir. Biz de onları izleyerek bu sözcüğü
kullanacağız.

Bütün tikel özelliklerin birer trop olduğunu ileri süren metafizik görüşte aşağı-
daki aksiyom kabul edilir:
Aksiyom 6 Her tikel özellik yalnız bir tek şey tarafından taşınır, yani yalnız
bir tek taşıyıcısı vardır.

Bir tikel özelliğin varolan taşıyıcılarının kümesine tikel özelliğin kaplamı diyoruz.
Buna göre trop olan bir tikel özelliğin kaplamının tek öğeli bir küme olduğunu,
buna karşılık yinelenebilen tikel özelliklerin kaplamının birden çok sayıda
öğeli bir küme olduğunu söyleyebiliriz.

Tümel Özellikler

Örnekleme ilişkisine dayanarak tümel ana kategorisinin bir alt kategorisi olan tümel
özellik kategorisini şöyle tanımlayabiliriz:

Tanım 4 A şeyinin tümel özellik olması” demek “A şeyinin tümel olup bütün
örnekleyenlerinin birer tikel özellik olması” demektir.

Tümel özellikler, tıpkı tikel özellikler gibi, 1-li, 2-li, ..., n-li (n = 1, 2, 3...) tümel
özelliklere ayrılırlar. Nitekim n-li tümel özellik, bütün örnekleyenleri n-li tikel özellik
olan tümel özellik olarak tanımlanabilir. Örneğin kırmızı olma ve ağır olma 1-
li tümel özellikler, daha kırmızı olma ve daha ağır olma 2-li tümel özelliklerdir.

Her tümel özellik bir tümel olması bakımından bir türdür; bu türün bütün örnekleyenleri
tikel özelliklerdir. Buna dayanarak tümel özelliklere özellik türleri de
diyeceğiz. Bundan böyle bazı bağlamlarda tikel özellikler ve tümel özellikler için
“özellik” ortak adını kullanacağız.

Belirlenebilir ve Belirlenmiş Özellikler

Bazı tümel özelliklerin örnekleyenleri olan tikel özellikler arasında doğal bir sıralama
bulunur. Örneğin bir tümel özellik olan Renk’in örnekleyenleri renk tayfında
sıralanmış tek tek renk tonları, gene bir tümel özellik olan Ağırlık’ın örnekleyenleri
pozitif reel sayılar gibi sıralanmış olan (0.01 kg, 0.1 kg, 1 kg gibi) tek tek ağırlıklardı
r. Bu çeşit bir tümel özelliğe belirlenebilir özellik veya kısaca belirlenebilir, örnekleyenlerine
de bu belirlenebilirin altındaki belirlenmiş (tikel) özellikler veya kı-
saca belirlenmişler denir. (Bkz. Johnson, 1964, Part I, s. 173-185.)
Belirlenmişler şöyle bir koşulu yerine getirirler: Her belirlenebilene karşılık öyle
şeyler vardır ki bu şeylerden her biri belirlenebilenin altındaki belirlenmişlerin
birini ve yalnız birini taşır. Örneğin bir belirlenebilen olan Renk tümel özelliğine
karşılık olarak belli bir zaman anında her birinin tüm yüzeyi tekdüzeli bir renk tonunda
olan çeşitli renklerde birtakım cisimleri ele alalım. Bu cisimlerden her biri
sözü geçen belirlenebilir altındaki bir ve yalnız bir belirlenmişi, yani tikel bir özellik
olan bir ve yalnız bir renk tonunu, taşırlar. Sözgelimi iki cisim ele alalım. Bu cisimlerin
biri verilen zaman anında tümüyle belli bir kırmızı renk tonunda (kırmızı
bir çiçek gibi), ikinci bir cisim gene aynı anda tümüyle belli bir yeşil tonunda (yeşil
bir yaprak gibi) olsun. Böylece bu iki cismin her birinin renk tonunun Renk belirlenebilirinin
altında bir belirlenmiş olduğunu ve aynı cismin bu renk tonlarının
yalnız birini taşıdığını söyleyebiliriz. Benzerini Ağırlık belirlenebiliri için de söyleyebiliriz.
Yer yüzeyinde bulunan belli bir anda 5 gr ağırlığında bir dosya kâğıdı ile
800 gr ağırlığında bir kitap ele alalım. Görüldüğü gibi bu cisimlerden her biri Ağırlı
k belirlenebiliri altında bir belirlenmişi taşır; hiçbiri bu belirlenebilir altında birden
çok sayıda belirlenmiş taşımaz.

Belirlenmişler tümel özelliklerin örnekleyenleri olduğundan tikel özelliklerdir.

Dolayısıyla yinelenebilir ya da yinelenemez olabilirler.

 (Tikel özellik, bir şey

tarafından taşınan şeydir.

Tümel özellik, örnekleyeni

tikel özellik olan tümeldir.)

Nesneler ve Nesne Türleri

Örnekleme ile taşıma ilişkilerine dayanarak tikel ana kategorisinin bir alt kategorisi
olan nesne kategorisi ile tür (tümel ) ana kategorisinin bir alt kategorisi olan nesne
türü kategorilerini şöyle tanımlayabiliriz:

Tanım 5 A şeyi bir nesnedir” demek, (i) “Hiçbir şey A’nın örnekleyeni de-
ğildir, yani A tikeldir” ve (ii) “Hiçbir şey A’yı taşımaz” demektir.

Tanım 6 A şeyi bir nesne türüdür” demek, (i) “A şeyi bir tümeldir (yani bir
türdür) ve (ii) A şeyinin bütün örnekleyenleri birer nesnedir” demektir.

Bu tanımlara göre, komşum Ahmet, komşumun atı Düldül, önümdeki kırmızı
elma ve Dünya birer nesne olup, sırasıyla insan, At, Elma ve Gezegen nesne türlerinin
birer örnekleyenidir.

Nesne türleri ile özellik türlerine ilişkin şu aksiyom geçerli sayılır:

Aksiyom 7 Her tümel ya bir nesne türüdür ya da bir özellik türüdür.
Aksiyom 7’ye dayanarak olanaklı kaplamında hem nesneler hem tikel özellikler
bulunan tümellerin varlığı engellenmiş olur. Bu da bütün tümellerin doğal türler
olduğu anlamına gelir.

Nesnelerin yerine getirdiği en önemli iki koşul yukarıdaki aksiyomların sonucu
olan aşağıdaki önerme ile ifade edilebilir:

Önerme 7 (i) Her nesne en az bir şeyin örnekleyenidir. (ii) Her nesne en az
bir şeyin taşıyıcısıdır. (iii) En az bir şeyi taşıyan her şey bir nesne
dir. Dolayısıyla, (ii) ve (iii) gereği, (iv) bir şey nesnedir eğer ve ancak
o şey (başka) bir şeyi taşırsa.

Sahip Olma ve içinde Olma ilişkisi

Tikel özellikler, onları taşıyan nesneler ile örnekledikleri tümel özellikleri (yani
özellik türleri) arasında bir ilişki kurar. Bu ilişkiye dolaylı taşıma deyip şöyle
tanımlıyoruz:

Tanım 7 A nesnesi B tümel özelliğini dolaylı olarak taşır” demek “A nesnesi,
B tümel özelliğinin örnekleyeni olan X gibi bir tikel özelliği
taşır” demektir. (Krş. Wedin, 2000, p. 73.)

Örneğin önümdeki kırmızı elma, gerek Kırmızı gerekse Renk tümel özelliklerini
dolaylı olarak taşır. Çünkü bu elmanın taşıdığı bir tikel özellik olan kendine özgü
kırmızı-renk- tonu bu iki tümel özelliklerin örnekleyenidir. Gene 198 g ağırlı-
ğında olan bu elma tikel özellik olan 198 g ağırlığını taşıdığından, bu elma dolaylı
olarak Ağırlık tümel özelliğini taşır.

Taşıma ilişkisini dolaylı taşıma ilişkisinden ayırt etme amacıyla bazı bağlamlarda
dolaysız taşıma olarak da adlandıracağız. Buna göre nesnelerin ve yalnız nesnelerin
tikel özellikleri dolaysız, tümel özellikleri de dolaylı olarak taşıdığını söyle-

(Nesne hiçbir örnekleyeni ve
hiçbir taşıyanı olmayan
şeydir. Gene, nesne, bazı
şeyleri örnekleyen ve bazı
şeyleri taşıyan şeydir. Nesne
türü ise, bütün
örnekleyenleri nesne olan
tümeldir.)

yebiliriz. Üstelik nesne türlerinin de taşımanın daha da dolaylı bir anlamında tikel
ve tümel özellikleri taşıdığını söyleyebiliriz. Aşağıda tanımladığımız bu ilişkiye sahip
olma ilişkisi diyoruz:

Tanım 8 A şeyi B şeyine sahiptir” demek “(i) A şeyi bir nesne, B şeyi bir
tikel özellik olup A şeyi B şeyini dolaysız olarak taşır; veya (ii) A
şeyi bir nesne, B şeyi tümel özellik olup, A şeyi B şeyini dolaylı
olarak taşır; veya (iii) A şeyi bir nesne türü ve B şeyi bir tikel özellik
olup, A şeyinin bir örnekleyeni olan X gibi bir nesne B tikel
özelliğini dolaysız olarak taşır; veya (iv) A şeyi bir nesne türü ve
B şeyi tümel özellik olup, A şeyinin örnekleyeni olan X gibi bir
nesne B tümel özelliğini dolaylı olarak taşır” demektir.

Sahip Olma ilişkisi’nin evriği Aristoteles’in ortaya koyduğu ikinci ontolojik ilişki
olup içinde Olma ilişkisi olarak adlandırılır. (Bkz. Aristoteles, 1996b, 1a20-1b9.)

Dolayısıyla aşağıdaki tanımı verebiliriz:

Tanım 9 A şeyi B şeyinin içindedir” demek “B şeyi A şeyine sahiptir” demektir.
Görüldüğü gibi nesneler ve nesne türleri ve yalnız onlar tikel özelliklere sahip
olan şeylerdir. Başka bir deyişle tikel ve tümel özelliklerin, nesne ve nesne türlerinin
ve yalnız onların içinde olduklarını söyleyebiliriz.
şimdi Tanım 8’i örnekleyelim. (i) Önümdeki elma kendine özgü kırmızı renk
tonunu dolaysız olarak taşıdığı için bu tikel özelliğe sahiptir. (ii) Önümdeki elma
kendine özgü kırmızı-renk-tonu’nu dolaysız olarak taşıdığı için bu renk-tonu’nun
örneklediği Kırmızılık tümel özelliğini dolaylı olarak taşır; o halde bu tümel özelli-
ğe sahiptir. (iii) Bir nesne türü olan Elma tümelinin bir örnekleyeni olan önümdeki
kırmızı elma bir tikel özellik olan kendine özgü kırmızı-renk-tonu’nu dolaysız
olarak taşıdığı için, Elma nesne türü bu tikel özelliğe sahiptir. (iv) Bir nesne türü
olan Elma tümelinin bir örnekleyeni olan önümdeki kırmızı elma Kırmızılık tümel
özelliğinin bir örnekleyeni olan o renk-tonu’nu dolaysız olarak taşıdığı için, Elma
nesne türü Kırmızılık özelliğine sahiptir.

Bağıntılar ve ilişkiler

Dikkat edilirse buraya kadar ele aldığımız ilişkiler (örnekleme, örneklenme, ait olma,
söyleme, taşıma, taşınma, sahip olma, içinde olma) ve genel olarak tüm ontolojik
ilişkiler, biçimsel olarak birer bağıntı gibi görünürler. Ancak bunun böyle
olmadığını ilkel olan örnekleme ve taşıma ilişkileri için olmayana ergi yöntemi ile
şöyle gösterebiliriz. Önce Örnekleme ilişkisi ile başlayalım.

A şeyinin B şeyini örneklediğini ve aralarındaki Örnekleme ilişkisi’nin bir ba-

ğıntı olduğunu kabul edelim. Bu durumda sözü geçen bağıntı, (A, B) bileşik şeyi

tarafından taşınırdı. Aksiyom 4 (ii) gereği A ve B bileşenlerinin her biri taşıyıcıdır.

Oysa B bir tür olup taşıyıcı olamaz. Böylece B’nin hem taşıyıcı olduğu hem olmadığı

çelişkisi ortaya çıkar. Dolayısıyla A ile B arasındaki Örnekleme ilişkisi’nin bir

bağıntı olmadığı sonucuna varırız.

Taşıma ilişkisi’ne gelince, A şeyinin B şeyini taşıdığını ve aralarındaki Taşıma

ilişkisi’nin bir bağıntı olduğunu kabul edelim. Bu durumda sözü geçen bağıntı, (A,

B) bileşik şeyi tarafından taşınırdı. Aksiyom 4 (ii) gereği A ve B bileşenlerinin her

14 Metafizik

biri taşıyıcıdır. Oysa B şeyi taşınan olup, taşıyıcı olamaz. Böylece B’nin hem taşıyı-

cı olduğu hem olmadığı çelişkisi ortaya çıkar. Dolayısıyla A ile B arasındaki Taşı-

ma ilişkisi’nin bir bağıntı olmadığı sonucuna varırız.

SOYUT VE SOMUT TiKELLER

Soyut Şeyler ve Somut Şeyler

Tümeller, yani nesne türleri ile özellik türleri, uzay ve zaman (kısaca uzay-zaman)

içinde yer almazlar. Buna karşılık bazı tümellerin örnekleyenleri, yani bazı nesneler

ile bazı tikel özellikler, uzay ve/veya zaman içinde yer alırlar. Örneğin önümdeki

kırmızı elma ile bu elmanın kendine özgü kırmızı tonu belli bir uzay-zaman

bölgesini kaplar. Ama bunu Elma nesne türü ile Kırmızılık özellik türü için söyleyemeyiz.

işte uzay-zaman içinde yer almayan bütün şeylere (ister tümel ister tikel

olsun) soyut şeyler, tersine uzay ve/veya zamanda yer alan şeylere somut şeyler

denir. Buna göre bütün tümellerin soyut şeyler olduğunu söyleyebiliriz.

Öte yandan birer tikel örneği olan önümdeki kırmızı elma ile bu elmanın kendine

özgü kırmızı tonu uzay-zamanda yer aldığı için somut şeyleridir. Ayrıca benim

belli bir zaman anında bir şeyi düşünmem gibi tek tek zihin edimleri uzay

içinde belli bir yer kaplamamakla birlikte belli bir zamanda ortaya çıktığından soyut

değil somut şeylerdir. Ancak her tikel somut bir şey olmayıp soyut tikeller de

bulunur.

Soyut Tikeller

Bazı metafizik kuramlara göre, matematiğin konusu olan sayılar ve kümeler gibi

şeyler soyut nesnelerdir. Örneğin 6 sayısı bir nesnedir. Çünkü ne örnekleyeni ne

de taşıyıcısı bulunur. Örnekleyeni olmadığından dolayı tikeldir. Öte yandan 6 sayı

sı soyuttur, çünkü uzay-zaman içinde yer almaz. Dolayısıyla böyle bir kuramda

6 sayısı bir tikel soyut nesnedir.

Tüm nesnelerde olduğu gibi 6 sayısı çeşitli türleri örnekler ve çeşitli özellikleri

dolaysız veya dolaylı olarak taşır. Örneğin 6 sayısı, Sayı, Doğal Sayı, Tamsayı, Çift

Tamsayı vb. türleri örnekler. Ayrıca bu türlerin karşılığı olan tümel özellikleri, yani

sırasıyla, Sayı olma, Tamsayı olma, Çift Tamsayı olma tümel özelliklerini dolaylı

olarak taşır. Nitekim bu özellikler belirlenebilir özellikler, dolayısıyla özellik türleridir.

Türler ise dolaylı olarak taşınırlar. Örneğin, Çift Tamsayı olma özelliği belirlenebilirdir,

çünkü bu belirlenebilirin altında onu örnekleyen 6 sayısı olma özelliğ

i bulunur. Bu son özellik ise belirlenmiş olup bir tikel özelliktir; bir tikel özelliktir

çünkü bir şey (yani 6 sayısı) tarafından dolaysız olarak taşınır. 6 sayısı ise bu tikel

özelliğin tek taşıyıcısıdır. 6 sayısı olma tikel özelliği soyuttur, çünkü tek örnekleyeni

olan 6 sayısı gibi kendisi de uzay-zamanda bulunmaz.

Somut Tikeller

Somut tikeller ikiye ayrılırlar, somut nesneler ve somut özellikler. Somut nesneler

uzay ve/veya zaman içinde bulunan tüm canlı ve cansız şeylerdir. Örneğin belli bir

insan, belli bir at, belli bir kaya parçası, belli bir atom, birer somut nesnedir. Somut

bir nesneden soyutlama yoluyla, yani bazı özelliklerinin ayıklanması yoluyla,

oluşan nesneye soyutlanmış somut nesne veya kısaca yarı somut nesne diyeceğiz.

Örneğin, mekanik fizik dalında incelenen bir cismin mekanik olmayan, diyelim

elektromanyetik, özellikleri soyutlanır. Böylece yalnızca mekanik özellikleri olan

yarı-somut bir nesne elde edilir. Soyutlanmamış somut nesnelere, bazı bağlamlar-

(Uzay-zaman içinde yer

almayan şeylere soyut

şeyler, uzay ve/veya zaman

içinde yer alan şeylere ise

somut şeyler denir.)

da yarı somut olanlardan ayırt etmek için tam somut nesne diyeceğiz. (Bkz. Grünberg,

2003, s. 33-34.) Somut nesnelerin (ister tam somut ister yarı somut olsun) taşı

dıkları ve genel olarak sahip oldukları (bazı) özellikler zamana bağlı olarak değişebilir.

Dolayısıyla taşıma ilişkisi yalnız bir nesne ile bir özellik arasında ikili bir

ilişki olacak yerde, bir nesne, bir zaman ve bir özellik arasında üçlü bir ilişki sayılmalı

dır. Örneğin, şu anda (t anında) önümdeki elma kendine özgü kırmızı renk tonu’nu

taşır. Aynı elma gene t anında Kırmızılık özellik türünü dolaylı olarak taşır.

Dolayısıyla bu elma t anında hem kendine özgü kırmızı renk tonu’na hem de Kırmı

zılık özellik türüne sahiptir.

Öte yandan daha önce sözünü ettiğimiz yinelenemez tikel özellikler olarak tanı

mlanan troplar somut tikel özelliklerdir. Çünkü her tropun, biricik taşıyıcısı olan

nesnenin uzay ve/veya zamandaki yerinin tümünü veya belli bir bölümünü kapladığı

nı söyleyebiliriz. Ancak her trop, tam somut nesne olan taşıyıcısının o trop dı-

şında kalan ve uzay ve/veya zamana ilişkin olmayan diğer özelliklerinin soyutlaması

ile elde edilir. Dolayısıyla troplara tam somut değil yarı somut diyeceğiz. Örne-

ğin şu anda önümdeki elmanın kendine özgü kırmızı renk tonu’nun kapladığı yer

elmanın yüzeyinin o anda kapladığı uzay bölgesidir. Bu nedenle sözünü ettiğimiz

renk-tonu özelliği somuttur. Ancak uzay ve zamana ilişkin olmayan diğer tüm özellikleri

o elmadan soyutlandığı için, bu özellik tam somut değil yarı-somuttur.

BÜTÜN ŞEYLERiN DÖRT TEMEL KATEGORiYE

AYRILMASI

Aristoteles Kategoriler adlı yapıtında söyleme ile içinde olma ilişkilerine dayanarak

(varolan veya varolabilen) bütün şeyleri dört ayrı temel kategoriye ayırmıştır.

Aristoteles bu ayırmayı aşağıdaki iki önermeye dayandırmıştır:

(p) A şeyi, en az X gibi bir şey için söylenir.

(q) A şeyi, en az Y gibi bir şeyin içindedir.

(p) ile (q) önermeleri sırasıyla aşağıdaki önermelere eşdeğerdir:

(p*) En az X gibi bir şey A şeyine aittir.

(q*) En az Y gibi bir şey A şeyine sahiptir.

imdi, A, herhangi bir şey olduğunda bu şeye ilişkin birbiriyle bağdaşmayan tam

dört şık vardır:

Birinci şık: (p) önermesi doğrudur ve (q) önermesi doğrudur.

ikinci şık: (p) önermesi doğrudur ve (q) önermesi yanlıştır.

Üçüncü şık: (p) önermesi yanlıştır ve (q) önermesi doğrudur.

Dördüncü şık: (p) önermesi yanlıştır ve (q) önermesi yanlıştır.

Birinci şık özellik türü kategorisini, yani tümel özellik, ikinci şık nesne türü kategorisini,

üçüncü şık tikel özellik kategorisini, dördüncü şık ise nesne kategorisini belirler.

(Bkz. Aristoteles 1996b, 1a20-1b9.) Bu dört şıkkı örneklerle aşağıda açıklıyoruz:

Birinci şık: A özellik türü kategorisindendir. Örneğin, A şeyi Kırmızılık özellik

türü, X şeyi önümdeki elmanın kendine özgü kırmızı renk tonu, Y de bu elmanın

kendisi olsun. Bu durumda X tikel özelliği, A tümel özelliğinin bir örnekleyeni

olur. Dolayısıyla X şeyi A şeyine aittir, başka bir deyişle, A şeyi X için söylenir. O

halde (p*) önermesi, dolayısıyla (p) önermesi, doğrudur. Öte yandan Y şeyi, yani


(Aristoteles’e dayanarak,

bütün şeylerin özellik türü,

nesne türü, tikel özellik ve

nesne kategorilerine

ayrıldıklarını söyleyebiliriz.)

önümdeki kırmızı elma, A şeyini, yani Kırmızılık özellik türünü (dolaylı olarak) taşı

r. Dolayısıyla Y şeyi A şeyine sahiptir, başka bir deyişle, A şeyi Y şeyinin içindedir.

O halde (q*) önermesi, dolayısıyla (q) önermesi, doğrudur.

ikinci şık: A nesne türü kategorisindendir. Örneğin, A şeyi Elma nesne türü, X

şeyi önümdeki kırmızı elma olsun. Bu durumda X nesnesi, yani önümdeki kırmı-

zı elma, A nesne türünü, yani Elma türünü, örnekler. Dolayısıyla X, A’ya aittir, başka

bir deyişle A şeyi X şeyi için söylenir. O halde (p*) önermesi, dolayısıyla (p)

önermesi, doğrudur. Öte yandan A şeyi, yani Elma türü, hiçbir şeyin içinde değildir.

Yani (q) önermesi yanlıştır. Nitekim Elma türü Y gibi bir şeyin içinde olsaydı,

Y şeyi Elma türüne sahip olurdu. O zamanda Elma türü tikel veya tümel bir özellik

olurdu. Oysa yukarıdaki aksiyomlardan şu önermeler türetilebilir:

Önerme 8 Hiçbir şey hem nesne türü hem de özellik değildir.

Önerme 9 Hiçbir şey hem nesne hem de özellik değildir.

Dolayısıyla Önerme 8 gereği Elma nesne türü özellik değildir. Bu ise yukarıdaki

“Elma türü tikel veya tümel bir özellik olurdu” savıyla çelişir. Bu nedenle de (q*)

önermesi, dolayısıyla (q) önermesinin kendisi, yanlıştır.

Üçüncü şık: A şeyi tikel özellik kategorisindendir. Örneğin, A şeyi kendine özgü

kırmızı renk tonu, Y şeyi de A şeyini dolaysız olarak taşıyan önümdeki kırmızı

elma olsun. Diyelim ki (p*) önermesi doğrudur. O zaman X gibi bir şey A şeyine

ait olurdu. Ancak hiçbir şey A şeyine, yani kırmızı renk tonu’na ait değildir. Nitekim

X tikel olsa, X, kırmızı renk tonu’nun örnekleyeni olurdu. Ancak kırmızı renk

tonu tikel olduğu için X, A’nın örnekleyeni olamaz. Diğer yandan X tümel olsa, X,

A’nın türü olurdu. Ancak A bir cins olmadığından X, A’nın türü olamaz. Bu durumda

(p*) önermesi, dolayısıyla (p) önermesi, yanlıştır. Öte yandan Y şeyi, yani önümdeki

elma, A şeyini, yani sözü geçen renk-tonu’nu taşır, dolayısıyla da bu renk tonu’na

sahiptir. Bu nedenle (q*) önermesi, dolayısıyla (q) önermesi, doğrudur.

Dördüncü şık: A şeyi nesne kategorisindendir. Örneğin, A şeyi önümdeki kırmı

zı elma olsun. “Nesne” tanımı gereği A şeyi (yani önümdeki elma) tikeldir; bundan

dolayı “tikel” tanımı gereği hiçbir şey A şeyinin örnekleyeni değildir ve A şeyinin

alt türü değildir. Dolayısıyla “ait olma” tanımı gereği hiçbir şey A’ya ait değildir.

O halde (p*) önermesi, dolayısıyla (p) önermesi yanlıştır. Öte yandan gene

“nesne” tanımı gereği hiçbir şey A şeyini (yani önümdeki elmayı) taşımaz. Önerme

9 gereği A nesnesi (tikel ya da tümel) bir özellik olamaz. Dolaysıyla, Tanım 8 gereğ

i, hiçbir şey A’ya sahip değildir. O halde (q*) önermesi, dolayısıyla (q) önermesi,

yanlıştır.

Yukarıdaki aksiyomlar ve tanımlara dayanarak sözü geçen dört kategoriye ilişkin

şu önermeyi türetmiş oluyoruz:

Önerme 10 Her (varolan veya varolabilen) şey özellik türü veya nesne türü

veya tikel özellik veya nesne olup, bunlardan ikisi birden olamaz.

OLAY, ÖNERME VE DURUM KATEGORiLERi

incelediğimiz bu dört kategori dışında kalan başka temel kategoriler de ele alınmı

ştır. Bunların en önemlileri olay, önerme ile durum kategorileridir. Bazı metafi-

 zik kuramlarında bu kategoriler sözünü ettiğimiz ilk dört kategoriye indirgenir, di-

ğer bazılarında ise bunlara indirgenmeyen bağımsız temel kategorilerdir. Bu sonuncu

durumda yukarıdaki aksiyomlar ve/veya tanımlarda değişiklikler yapılması

gerekir.

Olay Kategorisi: Olaylar ve Süreçler

Olay, ortaya çıkan şey demektir. Olayları fiziksel ve zihinsel olarak ikiye ayırabiliriz.

Örneğin, Kanuni Sultan Süleyman’ın doğumu, Sokrates’in baldıran zehrini içmesi,

Titanik gemisinin 14 Nisan 1912 tarihinde buzdağına çarpması, vb. olaylar fiziksel

olaylardır. Öte yandan, şu anda varlık kategorilerini düşünmem, şu anda eve

gitme istencim, vb. insan bilincinin içindeki olaylar zihinsel olaylardır.

Yukarıdaki örneklerden görülebildiği gibi, olaylarda üç öğe ayırt edilebilir. (i)

Bir veya birden çok sayıda somut nesne, (ii) belli bir zaman ve/veya uzay bölgesi

ve (iii) sözü geçen nesnelerin o zaman ve/veya uzay bölgesinde taşıdıkları özellik

veya özellikler. (Bkz. Kim, 1993, s. 35.) Bu üç öğeyi göz önünde tutarak, olayları

yalın olaylar ile (yalın olaylardan oluşan) karmaşık olaylar olmak üzere iki olay türüne

ayırabiliriz. Bir fiziksel yalın olay, A gibi (tek ya da bileşik) bir somut nesnenin

t gibi bir (zaman) anı ve u gibi bir (uzay) yerinde (bölgesinde) B-olma gibi bir

tikel özellik taşıyışı demektir. Böyle bir olay,

A’nın t anında ve u yerinde B oluşu

biçiminde dile getirilir. Örneğin, belli bir yer ve zamanda yağmur yağışı ve ateşe

tuttuğum bakır telin belli bir anda ve yerde kor haline gelişi birer yalın olaydır.

Öte yandan bir zihinsel yalın olay,

A’nın t anında B oluşu

biçiminde dile getirilir; bu biçimde, görüldüğü gibi, “u yeri” yoktur. Çünkü zihinsel

bir olayın (fiziksel) uzayda yer kapladığı söylenemez. Örneğin, benim şu

anda yarın vereceğim dersi düşünüyor oluşum uzayın belli bir bölgesinde yer almaz.

Ancak biz bundan böyle salt fiziksel olayların genel biçimini göz önünde bulundurup,

örneklerimizi bu tip olaylardan vereceğiz. Fiziksel olaylar için yapılanları

n benzerinin, genel biçimden “u yeri” öğesini çıkararak, zihinsel olaylar için de

yapılabilir olması apaçıktır.

A şeyi t anında ve u yerinde B-olma özelliğini (gerçekten) taşırsa, A’nın t anında

ve u yerinde B oluşu olayı’nın t anında ortaya çıktığı söylenir. t anı’na da bu

olayın ortaya çıkış zamanı deriz. Ortaya çıkış, olaylara özgü ve uzay-zamana bağ-

lı bir varolma biçimidir. Olay yalnız ortaya çıkış zamanında ve yerinde vardır, o zaman

ve yer dışında yoktur. Genel olarak, olay, belli bir zaman ve/veya yerde bulunduğ

u için somut bir şey sayılmalıdır.

Yalın olayların zaman sırasına göre zincirlenmesi yoluyla karmaşık olaylar oluşur.

Karmaşık olayların ilk akla gelen bir türünü şöyle örneklendirelim. A somut

nesnesi, ilkbaharın t1 anında yeşil olan ve sonbaharın t1’den sonra gelen t2 anında

sararmış bir yaprak olsun. B-olma özelliği de belirlenebilir bir özellik olan Renk

türü olsun. Bu yaprak, t1 ile başlayıp t2 ile biten zaman aralığında yer alan her t

anında yeşil ile sarı arasında yer alan Bt-olma ile gösterdiğimiz bir renk tonunu taşı

r. Bt-olma bir tikel özellik olup, B-olma, yani Renk türünden olma, belirlenebilir

özelliği altında bir belirlenmiştir. Buna göre, A somut nesnesinin, yani yaprağın, t



(Olaylarda üç öğe ayırt

edilebil: (i) Bir veya birden

çok sayıda somut nesne. (ii)

Belli bir zaman anı/aralığı

ve/veya uzay yeri (bölgesi).

(iii) Sözü geçen nesnelerin o

zaman anı/aralığı ve/veya

uzay yerinde (bölgesinde)

taşıdıkları özellik veya

özellikler.)

anında Bt-olma tikel özelliğini taşıyışı bir yalın olaydır. işte bütün bu yalın olayları

n zaman sırasına göre ardı ardına zincirlenmesi yoluyla, söz konusu zaman aralığı

nda süregelen ve değişim içerebilen bir karmaşık olay ortaya çıkar. Zincirleme

yoluyla oluşan bu gibi karmaşık olaylara süreç diyoruz. Buna göre yaprağın t1 ile

başlayıp t2 ile biten zaman aralığındaki farklı anlarda yeşil ile sarı arasındaki çeşitli

renk tonlarını taşıması bir yalın olaylar zincirinin oluşmasına, yani sözü geçen

yaprağın sararma sürecine yol açar.

Önerme Kategorisi: Tümceler ve Tümcelerin Dile

Getirdiği Önermeler

Önerme, doğruluk değeri bulunan, yani doğru veya yanlış olan, soyut bir şeydir.

Önerme, belli bir kullanım bağlamında bildirisel tümce (cümle), kısaca tümce ile

dile getirilip, dile getirdiği tümcenin anlamını oluşturur. Her tümce belli bir kullanı

m bağlamında dile getirdiği önermenin doğruluk değerini alır. Bir tümcenin kullanı

m bağlamı, kısaca bağlamı şu öğelerden oluşur. (i) tümceyi kullanan (k gibi)

bir kişi, (ii) tümcenin kullanıldığı (t gibi) bir zaman anı veya zaman aralığı ve (iii)

tümcenin kullanıldığı (u gibi) (uzay) yeri veya bölgesi. Tümceler, bağlama-bağlı

tümceler ile bağlamdan-bağımsız tümceler olmak üzere ikiye ayrılabilirler. Birincileri

aynı dile ilişkin farklı bağlamlarda, farklı doğruluk değeri olabilen önermeler

dile getirirler. ikincileri ise aynı dile ilişkin bütün bağlamlarda aynı önermeyi dile

getirirler, dolaysıyla da hep aynı doğruluk değerini alırlar. Bir tümceyi belli bir

bağlamda kullanan kişinin amacı, tümcenin o bağlamda dile getirdiği önermenin

doğru olduğunu ileri sürmektir. Bağlama-bağlı tümcelere örnek olarak,

Hava yağmurludur

tümcesini ele alalım. Bu tümceyi kullanan, yani ileri süren, kişinin bulunduğu

u yeri ve tümceyi kullandığı t zamanı (anı), bu tümcenin kullanım bağlamını oluşturur.

(Bu örnekte tümceyi kullanan k kişisinin kim olduğu, bu tümcenin hangi

önermeyi dile getirdiğini etkilemediğinden dolayı bağlamın bir öğesi sayılmayabilir.)

Tümcenin dile getirdiği önerme ve dolayısıyla tümcenin aldığı doğruluk değeri

bu bağlama göreli olarak belirlenir. Bu tümceyi kullanan kişinin bulunduğu yer

ve zamanda gerçekten yağmur yağıyorsa, tümcenin dile getirdiği önerme doğru

olup, tümcenin kendisi de o bağlamda doğru değerini alır.

“Hava yağmurludur” tümcesinin sözü geçen bağlamda dile getirdiği önerme bir

de bağlamdan-bağımsız olan

Hava (atmosfer) t anında ve u yerinde yağmurludur

tümcesi ile dile getirilebilir. Bu tümcenin bağlamdan bağımsız olduğu şöyle anlaşı

lır. Bu tümcenin t anından farklı t* anında ve u yerinden farklı u* yerinde kullanı

ldığını düşünelim. Tümce bu yeni bağlamda da ilk bağlamda dile getirdiği

önermeyi dile getirir; dolayısıyla da tümce ilk bağlamda doğru ise ikinci bağlamda

da doğrudur. Bağlama-bağımlı tümcelere ikinci bir örnek olarak daha önce sık sık

sözü geçen

Önümdeki elma kırmızdır

tümcesini ele alalım. Bu tümcenin k kişisi, t zamanı ve u yerinden oluşan bağ-

lamda dile getirdiği önerme bir de bağlamdan-bağımsız olan

k kişisinin önünde t zamanında ve u yerinde bulunan elma kırmızıdır

tümcesi ile dile getirilebilir.

Bir de zaman ve yere ilişkin olmayan bağlamdan-bağımsız tümceler vardır. Örnek

olarak,

2 metre bir uzunluktur

ve

2, bir çift tamsayıdır.

tümcelerini gösterebiliriz. Bu tümcelerin bütün bağlamlarda aynı (doğru) önermeleri

dile getirdiği apaçıktır.

Genel olarak özne-yüklem tümcesi denilen

(1) A, B dir

biçimindeki tümceleri ele alalım. Böyle bir tümce bağlamdan bağımsızdır veya

bağlama bağlıdır. Eğer bağlama-bağlı bir tümce ise, k kişisi, t zamanı ve u yerinden

oluşan belli bir bağlamda belli bir önermeyi dile getirir. Bu önerme ise bir de

bağlamdan-bağımsız olan

(2) A, k kişisi için t zamanında ve u yerinde B’dir

tümcesi dile getirilebilir. Sözü geçen (1) tümcesi eğer bağlamdan bağımsız ise,

o tümcenin dile getirdiği önerme,

(1*) A’nın B olduğu

biçiminde ifade edilebilir. Öte yandan (1) tümcesi eğer bağlama bağlı bir tümce ise,

o tümcenin k kişisi, t zamanı ve u yerinden oluşan bağlamda dile getirdiği önerme

(2*) A’nın, k kişisi için t zamanında ve u yerinde B olduğu

biçiminde ifade edilebilir. Dikkat edilirse (1) tümcesinin dile getirdiği bağlamdan-

bağımsız (1*) ifadesi doğru veya yanlış olarak nitelendirilebilir. Buna göre

A’nın B olduğu doğrudur” ya da “A’nın B olduğu yanlıştır” denilebilir. Aynı şeyler

(2) ve (2*) için söylenebilir. Örneğin, “2 metre bir uzunluktur” tümcesinin dile getirdiğ

i önerme, 2 metre’nin bir uzunluk olduğu önermesi olup, buna göre 2 metre’nin

bir uzunluk olduğu doğrudur denilebilir.

Ancak pratikte (çeşitli mantık kitaplarında olduğu gibi) her bir önermeyi onu

dile getiren bağlamdan-bağımsız bir tümce ile dile getiririz. Buna göre (1) tümcesinin

kendisine pratikte önerme diyebiliriz. Ama (1) tümcesi bağlama bağlı ise, ona

değil de (2) tümcesine önerme diyebiliriz.

Durum Kategorisi: Durumlar ve Olgular

Bazı metafizik kuramlarda, bir önermenin karşılığı olup onu doğru ya da yanlış kı-

lan durum denilen dil dışı bir şeyin bulunduğu kabul edilir. Buna göre, A’nın t

anında ve u yerinde B olduğu biçimindeki önermenin karşılığı olan durum,

(Durum, bir önermenin

karşılığı olup bu önermeyi

doğru ya da yanlış kılan dil

dışı şeydir. Bir önermenin

doğru olması karşılığı olan

durumun gerçek durum yani

olgu, yanlış olması ise

karşılığı olan durumun

gerçek olmaması yani salt

olanaklı durum olması

demektir.)

A şeyinin t anında ve u yerinde B-olma durumu

dur. Örneğin, Havanın t anında ve u yerinde yağmurlu olduğu önermesinin

karşılığı olan durum, Havanın t anında ve u yerinde yağmurlu olduğu durum’dur.

Durumlar gerçek olanlar ile gerçek olmayanlar olmak üzere ikiye ayrılırlar.

Gerçek olanlara olgu, gerçek olmayanlara da salt olanaklı durum denir. Nitekim

gerçek olmayan bu salt olanaklı durumların gerçek olmaları olanaklıdır. Bir önermenin

doğru olması, bu önermenin karşılığı olan durumun gerçek olması, yani bir

olgu olması demektir. Öte yandan bir önermenin yanlış olması, bu önermenin karşı

lığı olan durumun gerçek olmaması, başka bir deyişle bir olgu olmaması (yani

salt olanaklı bir durum olması) demektir. Bu salt olanaklı durum, karşılığı olduğu

önermeyi yanlış kılan şeydir. Örneğin, Havanın t anında ve u yerinde yağmurlu

olduğu durum gerçek ise, yani bir olgu ise, Havanın t anında ve u yerinde yağ-

murlu olduğu önermesi doğrudur; gerçek değilse, yani salt olanaklı bir durum ise,

Havanın t anında ve u yerinde yağmurlu olduğu önermesi yanlıştır.

Bir önceki alt bölümde incelediğimiz olay kategorisinden şeylerle durum kategorisinden

şeyler arasında şöyle bir ilişkiden söz edilebilir: A şeyinin t anında ve

u yerinde B oluşu biçiminde ortaya çıkan bir olayın karşılığı A şeyinin t anında ve

u yerinde B-olma gerçek durumu, yani olgusudur. Ancak olay, yalnız sözü geçen

t anında ve u yerinde ortaya çıkmaktadır. Oysa karşılığı olan durum tüm zaman ve

yerlerde gerçektir. Örneğin, Havanın t anında ve u yerinde yağmur yağışı olayı-

nın karşılığı olan gerçek durum Havanın t anında ve u yerinde yağmurlu-olma

durumudur; ancak sözü geçen olay yalnız belirtilen an ve yerde var iken karşılığı

olan gerçek durum tüm anlarda ve yerlerde vardır. Öte yandan ortaya çıkan her

olayın karşılığı olan bir gerçek durum bulunmasına rağmen, her gerçek durumun

karşılığı olduğu bir olay yoktur. Örneğin, yer ve zamana ilişkin olmayan 2 m’nin

bir uzunluk olma durumu gibi bir durumun karşılığı olduğu bir olay bulunmaz.

AÖF (Anadolu Üniversitesi -  Metafizik)