10 Ekim 2008 Cuma

Ümit Beyin Maillerinden - Umut Rehberi - umutrehberi@googlegroups.com



Aziz Canlar Merhaba,

“Yeryüzünde haksız yere kibirlenenlere, büyüklük taslayanlara, âyet ve işaretlerimi doğru okuyup doğru anlama imkânını vermem” [7:146]

Ey dil olayım dersen eğer mazhar-ı irfan

Allah için Allah diyelim huu diyelim hu


Kulağından vesvese pamuğunu çıkarıp da kâinatın coşkusunu
Nükte-i feyz-i ezeli’yi, Beşiktaş Mevlevihanesi Şeyhlerinden Hasan Nazif Dede Efendimizden suzidil suretinde işitmek isteyenler buraya! [169.mestmp3]


Beni tanıyıp benlikten kurtulma yolcuları ise bundan sonraki satırlara buyursunlar:


Kibir, Hakkı, gerçeği görmezlikten gelip umursamaksızın boş bir büyüklenme ve gurur duygusu, kendinden başkasını hor ve hakir görüp tepeden bakma hali..

Kibrin başlangıcı her türlü nefsânî arzulara, bilhassa zenginliklere ve dünyevî isteklere karşı duyulan aşırı sevgidendir.

Bu aşırı arzuların gönüle yerleşip kalması, kök salması da âdet ve alışkanlıktandır. Peki nasıl haberdar olabilirim bu kibirli halimden?


Hareket ve davranışlarımda hep çalımlı, diğer canlardan üstün, farklı özellikleri varmış gibi davranıyorsam,oturuşum-kalkışım, nefes alıp verişim, el-ayak hareketlerim ve mimiklerimle hep bir farklılık peşinde bulunuyorsam, bencilliğin (egoizm) dışa vurması sayılan bir çeşit cinnet ve ruhî bir rahatsızlık olan
KİBİR perdesi Hak ile aramda perdelerden bir perde olmuş demektir.


Böyle bir hasta her zaman kendini olağanüstü görmenin yanında çok defa, başkalarını, hususiyle de meslek,meşrep, yol-yöntem açısından kendine/kendilerine rakip saydığı kimseleri küçük görür ve gösterir. Başkalarına ait
fazilet ve meziyetleri duymaya asla tahammül edemez; edemez ve duydukça öfkeden çatlayacak hâle gelir yine de kendilerinden bir şey umduğu kimselerle aynı karelerde bulunmayı asla kaçırmaz; dünyevîlerin arkasından koşturur durur ve düz insanlarla bir arada bulunmayı, aynı kareye düşmeyi kendine zül sayar.

Kendinin değerler atlasında bulunmayan hiçbir düşünce ve davranışa iltifat etmez ve karşısında vahy-i Hak dahi olsa
şahsî yorumlarına öncelik tanıyarak yine kendini ifade peşinde koşar.. ve ne yapar eder hemen her mülâhazayı evirir-çevirir kutsal(!) saydığı kendi düşüncelerine bağlar.


İnsan Kullanım Kitabı’ndaki ayet, konuyla alâkalı ne ürpertici bir tehdittir..!

“...Allah, her kibirli ve zorbanın kalbini işte böylece mühürler.” [40:35]


Ki bu hal Hak Nebi’yi(sav) bile şaşırtır:
"Şuna şaşılır ki İnsanın evveli bulaşık bir küçük nutfe, ahiri de mülevves bir cîfe iken, yâni bir tohumdan yaratıldığını bildiği, öldüğü zaman ruhsuz bir ceset, bir cîfe, leş olduğunu bilir de, yine de kibir duyar, iftihar eder, burnu havada gezer."


Hz. Pir’in bizlere haber verdiği Kibir:
Akıl ve zekâyı keskinleştirmek (çıkar) yol değildir; padişahın fazl u ihsânı,
(gönlü) kırık kimselerden başkasını kaplamaz.
Bu ululuk (kibir), bil ki zehirli bir şaraptır.
O şarapla (ancak) aptal kişi sarhoş olur.
Bu bizlik, benlik (davası), halkın merdivenidir.
Halk, sonunda bu merdivenden düşer!
Kim merdivenin daha üstüne çıkarsa daha aptaldır.
Çünkü düşünce onun kemikleri daha beter kırılır!
Hz. Âdem’in işlediği küçücük kusur, midesi ve şehveti yüzünden oldu.
Fakat iblisin suçu, ululuktan, kibirden ve mevki yüzündendi.
Âdem, çabucak tövbe etti; o melûn ise tövbe etmeye tenezzül etmedi.
Haddini bil de yukarılarda uçma. Uçma da kötülük çukuruna düşme!


Şeyh Sâdî'nin dediği gibi:
"Fıstık misâli kendisinde bir iç var zanneden kimse, soğan gibi hep kabuk çıkar..."
misali kendinden ve yaratılış hikmetinden uzak yaşayan BEN(liğim)
Daha vakit var iken(?), fırsat elde var iken, kendini bil!
Ki kendini tanıyanlar, hiçbir zaman kibre ve gurura düşmez,
bilâkis tevâzularını artırır ve mahfiyete bürünürler.


Bu haftaki niyazımız Ed-dâi Fakîr’in dilinden:
Rabbimiz, bizleri kibir ve gurur şaşkınlık ve şımarıklıklarından muhâfaza buyursun!
Nefsimizi tanıyarak, nefsin elinde oyuncak olmaktan kendimizi kurtarıp,
eksik, uçarı ve kaypak akla takılıp kalarak günahta ısrar etmeden,
günlük hayatımızı kendi arzu ve heveslerimize göre değil
Gaye insan, ufuk peygamberin güzelliğinde,
Hak Dost’un hoşnutluğuna göre düzenlemeyi nasip eylesin.
İlâhî kudret ve azameti karşısında "hiçliğini" idrâk edip haddini bilen,
yersiz övünmelerden sakınan: "O Rahmân'ın (has) kulları ki, yeryüzünde
kibirlenmeden, mütevâzî olarak dolaşırlar" [25, 63] buyruğundan lâyıkıyla
hissedâr olan şöyle garip boynu bükük canlara aşk olsun, huu

----~~---~~------~~~~-----~~

Vakt-i şerif, Şevval, Cuma, ömür ve şahsiyetlerimiz,
ahir ve akibet, zahir ve batınlarımız hayrola,
Aşkullah, Muhabbettullah, Marifetullah,
Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola
Şefaat û nebi cümlemize nasib ola efendim

Umalım ki Mevlam söylediklerimizi önce bize duyursun,
sonra ihtiyacı olanlara tesir buyursun. . .
Sözü çok olanın, yalanı dahi çok olur imiş;
Yüksek müsaadelerinizle