12 Haziran 2010 Cumartesi

Fütüvvet 1

"Fütüvvet ehliyle tasavvufçular arasındaki fark, zikir, tekke, giyim-kuşam özelliği kabul etmeyiş ve halktan ayrılmayıştır. Fakat bundan daha önemli fark, fütüvvetçilerin, esnafı ve sanat erbabiyle zenaat ehlini teşkilâtlandırmalarıdır. Yoksa, sûfilerin tekkelerine karşı onların da «zâviye»leri vardır. Zâviyede «mahfil» denen geniş oda¬larda sohbet ederler, fütüvvet örflerini yerine getirirler, yerler, içerler; semâ' bile ederlerdi." (100 soruda tasavvuf - soru 68)

"tasavvufçulardan ayıran nokta, zâviyede oturup riyazetle, zikirle, uğraşmayı, vakıf malını yemeyi hoş görmeyip herkesin, mutlaka bir iş, bir sanat sahibi olmasını, çalışmasını, elinin emeğiyle geçinmesini temel bilmeleri ve ihvan, yâni kardeşler arasında çok geniş bir yardımlaşmayı sağlamalarıdır." (100 soruda s.68)

"Fütüvvet yolu, teşkilâtı, disiplin kuralları, gelenekle¬ri, erkân ve âdâbı hakkındaki kaynaklarımız, «Fütüvvet-Nâme» adı verilen ve çoğu, fütüvvet yolundan genel olarak bahseden, bazıları da muayyen bir zümreye, bir sanat er¬babına ait olan kitaplardır. Bunların bir kısmı mürüvvet ve fütüvvet hakkında, büyüklerin sözlerini, tarif ve tavsiflerini ihtiva eder. Bir kısmıysa hem tarif ve tavsifleri, hem erkânı, hem fütüvvet edeplerini ihtiva eder ki asıl işe yarayanlar da bunlardır. Önceleri Arapça, sonraları Farsça yazılmış, fütüvvet, Türk illerinde yayıldıktan sonra da Türkçe yazıl¬maya başlanmıştır. Çoğu nesirle, bir kısmı nazmle yazılmış olan bu kitapların umumî adı «Fütüvvet-Nâme» olmakla beraber bazılarının özel adları da vardır." (100 soruda ... s.73)

"Görülüyor ki Mevlânâ'nın dünya görüşü bambaşka, zamanına göre çok, pek çok ileri ve yaşayışına tam lâyık bir görüş. Beylere, padişahlara eğilmeyen, kaside sunmayan, yeryüzünde dikili bir ağacı, kakılı bir evi bulunmayan, vakıftan ekmek yemeyen, verdiği derse, fetvaya karşılık aldığı az bir parayla geçinen, padişahlara da, vezirlere de en acı, en doğru sözleri söylemekten çekinmeyen, gerekirse onları huzuruna kabul etmeyen, hiç bir vakit onların ihsanlarına tenezzülde bulunmayan Mevlânâ'nın tasavvufu da ancak bu olabilirdi zaten (Mevlânâ Celâleddin, II. bölüm, Mevlânâ'nın hususiyetleri; s. 218 - 231. Çağdaşlarıyle kıyaslamak için III. bölüme de b. s. 232 -246)." (100 soruda tasavvuf s.76)

"Tasavvufun, Fütüvvet ehliyle halka indiğini anlatmıştık. "(100 soruda tasavvuf s.77)