23 Şubat 2008 Cumartesi

MOON” OLAYININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ VE “KÜLTLER”

“MOON” OLAYININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ VE “KÜLTLER”
11 Nisan 2002
Alev Alatlı

[ZAMAN]





Merkezi Londra’da olan “Kült Enformasyon Merkezi” (Cult Information Center, CIC) kült‘ü, “yakın bir tarihte, karizmatik bir liderin önderliğinde ortaya çıkan, militan dini/ideolojik örgütlenme” olarak tanımlar. Diğer bir anlatımla, “tarikat olma yolunda ama henüz yeterince itibar kazanmamış, taraftar toplayamamış bir oluşum.”


Bir örgütlenmenin kült sayılması için beş kritere uyması gereği öneriliyor:

1) örgütün üyelerini psikolojik baskı uygulayarak devşiriyor ve kendisine bağlı tutuyor olması,

2)cemaatin seçkinci totaliter bir yapısı olması,

3)liderinin kerâmeti kendinden menkûl, dogmatik, mesihi, sorgulanamaz ve karizmatik olması birisi olması,

4) amaçların araçları caiz kıldığı inancıyla para toplamada ya da üye devşirmede her yolu mübâh sayıyor olmaları,

5)örgüt fonlarının liderde toplanması ve üyelerin bu fonlardan yararlanamıyor olmaları.


CIC kriterlerine uygun ilk kült örneklerine 1990’ların sonralarında rastlıyoruz. Bunların en iyi bilinenlerinden birisi, Jonestown’da, dokuzyüz onüç müridini siyanürlü portakal suyu ile intihara sevkeden vaiz Jim Jones’un kültü. Bir diğeri, San Diego, California’daki “Cennet’in Kapısı kültü.” Bu kültün otuzdokuz üyesi de topluca intihar etmişlerdi. Daha sonra Waco, Texas’daki Cennet’in Elçiliği Kilisesi vaizi John Joe Gray’in “Branch Davidians” kültü. Bu üçüncüsü devasa bir cephaneliği de olan büyük bir çiftliğe kapanmışlar, elektrik dahil, tüm ihtiyaçlarını kendileri karşılıyorlardı. Devlet’ten bütünüyle bağımsızdılar, hiçbir müdahale kabul etmiyorlardı. Vaiz Gray’in bir polis memuruyla takışması sonucu çıkan olaylarda, Birleşik Devletler Savunma Bakanlığı, Hazine Bakanlığı ve FBI’ya bağlı özel timlere üç hafta direnmişler, sonunda kadın, erkek ve çocuklardan oluşan seksen kişi yanarak ölmüşlerdi.


Batılı örneklerinde rastlanılan kült mensuplarının temel özellikleri, hali vakti yerinde ailelerden, iyi eğitimli, zeki ve idealist kişiler olmaları. CIC, kült’lerin bu nitelikteki insanları ortalama üç-dört gün içinde devşirdiklerini saptamış durumda. Öte yandan, kültten ayrılmak girmekten daha güç. Ayrılmayı başaranlarda ‘Enformasyon Hastalığı’ denilen bir illete rastlanıyor. Enformasyon Hastalığı’nın belirtileri, hayaller, vehimler, uykusuzluk, unutkanlık, suçluluk duygusu, örgüt korkusu, duygusal patlamalar, kadınlarda adet bozuklukları, her iki cinste de cinsel sorunlar ve tedavi süresi belirsiz.


Kültler, “Zihin Kontrolu” diye bilinen yöntemi kullanıyorlar. Zihin kontrolunun silâhları, arkadaş baskısı, sevgi/aşk gösterisi, eski değerlerin reddi, akıl karıştırıcı söylemler, metafiziksel iletişim, kişinin mahremiyetinin ortadan kaldırılması, zaman kavramının yitimi, utanç duygularının yitimi, katı kurallar, aşağılanma, uykusuz bırakılma, ilişkilerin yön değiştirmesi, zikir, günah çıkartma, parasal yükümlülükler, suçlanma, tecrit, emir/komuta zinciri, gıda rejimi değişikliği, oyunlar, soru sorma yasağı, suçluluk duygularının kamçılanması, korku, giyim kuralları/üniforma ve hipnoz. Geçmiş kişiliğinden böylece ‘kopan’ kült taliplisi her türlü telkine açık hale geliyor.


İyi tanınan bir örnek, Amerika Birleşik Devletlerindeki “Trevnoc” kültü. Bu kült, devşirdiği genç kızların saçlarını kazıtıyor, özel üniformalar giydiriyor, isimlerini yabancı/Anglo-Sakson olmayan isimlerle değiştiriyor, üyelerinden mallarını dağıtmalarını, sert hasırlarda yatmalarını, vb. istiyor. Trevnoc üyelerinin aileleri ile görüşmeleri yasak. Kızlar belirli bir yaştan sonra sembolik olarak kültün ölmüş kurucusu ile evleniyorlar.


CIC’nin “Zihin Kontrolü”nü başarıyla uyguladığını saptadığını söylediği kültlerin sayısı İngiltere’de beşyüz, Amerika’da, ikibin beşyüzün üstünde ve üye sayıları çok daha büyük. Örneğin, “Scientologistler’in sekiz milyon üyesi olduğu hesaplanıyor. Üç bin kiliseleri, yüz yirmi ülkede misyoner irtibat ofisleri var.


Batı dünyasının en büyük kültlerinden birisi olan Scientologistler, 1954 Şubat’ında, Los Angeles’de, 1911 Tilden, Nebraska doğumlu, Lafayette Ronald Hubbard ve onsekiz havarisi tarafından kuruluyor. Hubbard, ikiyüzden fazla bilim-kurgu, gerilim, polisiye, macera romanı ve bir de o kadar da makalesi olan bir yazar. “Dianetics” ve “Scientology” araştırmalarının temelini 1938’de kaleme aldığı “Excalibur” başlıklı makalesi, teşkil ediyor. “Excalibur,” efsanevi Britanya Kralı, Yuvarlak Masa şövalyelerinin başı King Arthur’un kayadan çekip çıkarttığı güç sembolü bir kılıcın adı. Bizim kültürümüzdeki, örneğin, “zülfikâr” olarak düşünülebilir.


Scientologistler, “Zihin Kontrolu”nu “Auditor” dedikleri “Denetçi”ler aracılığı ile uyguluyorlar. Denetçiler, külte katılmak isteyenlere kişiye-özel istişare programları hazırlıyorlar. İstişarenin amacı, taliplinin hayatını gözden geçirmesi, kendisiyle yüzleşme yeteneği kazanması. Üye adayı, böylece hayatına damgasını vurmuş olan enigmaların/olayların etkisinden kurtuluyor ve “Clear” yani “Berrak” oluyor. ‘Berraklık’ mertebesine erişen talibin bir sonraki aşaması müridlik. Buradan “OT” dedikleri mertebeye geçiliyor. “OT” bedenini ve zihnini terkedebilen “Thetan,” yani ruh.


Thetan, “bakmadan görebiliyor, işitmeden duyabiliyor,” vs. Bu çerçevede, Scientology’de kitaplı dinlerin İsa dahil tüm peygamberleri ve Buda gibi diğer büyük dini liderler, “Berraklık” mertebesinin biraz üstüne çıkmış insanlar olarak kabul görüyorlar. Allah’ın varlığına inandıklarını ifade ediyorlar, ancak sıfatlarını belirtmiyorlar. Cennet, cehennem yok. Re-enkarnasyon, var. “Berraklık” mertebesine ulaşan kişinin doğum-ölüm silsilesinden kurtulacağı telkin ediliyor.
Denetçi’nin uyguladığı program, ayrıntılı ve ödünsüz. Seanslarda “Elektro-psikometre” denilen bir özel bir aygıt kullanılıyor. “Elektro-psikometre”nin patenti Volny Mathieson isimli bir kült üyesi tarafından 1966 yılında alınmış. “Aygıt,” denetçiler tarafından üyelerin “ruhsal sıkıntı merkezlerini saptamak için kullanıyor.”


Kültlerin bu denli yaygınlaşmalarının nedeni 1950’lerden itibaren Batılı halkların Hıristiyanlık’a yabancılaşıyor, hatta düşmanca tavır almaya başlamaları ile açıklanıyor. “New Age Hareketi,” ya da “NAM” denilen dönüşüm, Hinduizm, Budizm, Taoizm ve “Occultism”in* maddeci Batı kültürüne uyarlanmasından oluşan çok yönlü bir dini/felsefi sentez.


“Occultism,” ‘ruhların dünyasına ve Kâinat’ın sırlarına dair batıni bilgileri temel alan teoriler, uygulamalar ve ritüeller’ olarak tarif ediliyor. Büyücülük, ispritizma, falcılık, ruh çağırma gibi Mukaddes Kitap’ın kesin olarak yasakladığı yöntemler kullanılıyor. ‘New Age’ tanımlaması da astrolojiden alınma: dünyanın ve Kâinat’ın ‘aklı’ temsil eden Balık Burcu çağından, maneviyatı, mutluluğu ve ahengi temsil eden Kova Burcu çağına evrilmek üzere olduğu iddia ediliyor. New Age Hareketi’nin kökenleri Eski Ahit, Tekvin: Sure 3, Ayet, 1-5. İnsanın şeytana uyup elmayı yediği için günahkâr olduğuna/doğduğuna inanmıyorlar. “İnsan özü itibariyle ilâhi ve mükemmeldir. Allah’a uzaklığı kendi özündeki sonsuz potansiyeli tanıyamamasından,” deniyor. “Oysa, Kâinat’ın sırlarının bilgisi ile aydınlanan insan ‘Allah gibi’ olabilir.”


Günümüzün Batı dünyasında NAM, tıp, psikoloji, sosyoloji, ekoloji, bilim, sanat, eğitim, medya, eğlence, spor ve hatta yönetimde yüzlerce grup tarafından değişik şekillerde temsil ediliyor. “Christian Science” ve “Unity” mezheplerinde olduğu gibi açık, “Büyücülük” uygulamasında olduğu gibi nisbeten gizli olabiliyor. Transandantal Meditasyon, holistik tıp, holistik eğitim sıfatları altında akademik çevrelerde görülebiliyor. Kitleleri etkileyen taraftarlarının arasında Carlos Castanada, Beatles ve Shirley Maclaine en önemlilerinden. Maclaine’in, Hazreti İsa’nın suskun olduğu yıllarda Hindistan’a gittiği, oradaki “üstatlar”dan New Age doktrinlerini öğrendiği şeklindeki iddiası büyük taraftar topluyor.
Günümüz Batı dünyası halklarının yüzde otuz altısının astrolojinin “bilimsel” olduğuna, yüzde yirmibeşinin reenkarnasyona inandığını düşünürsek, “New Age”in yaygınlığı hakkında bir tahminde bulunabiliriz.
Kült Enformasyon Merkezi, NAM’ın saklı işaretleri olduğu konusunda da uyarıyor. “Astroloji, nefes, siyah-beyaz büyü, bio-enerji, Brahman, Budizm, şakralar, Çi, İsa-Bilinçliliği, Christian Science, Church Universal and Triumphant, kristaller, Druidizm, Doğu Mistisizmi, ESP, est, uzaylılar, Forum, ateşte yürüme, Gaia, Gnostikler, Hare Krişna, yüksek bilinç, Hinduizm, insan potansiyeli hareketi, Kaballa, karma, Magick, Zihin Bilim, Kızılderili maneviyatçılığı, ölüm tecrübesi, neo-putperestlik, nirvana, parapsikoloji, prana, psi, medyum, refleksoloji, reiki, reenkarnasyon, Dinsel Bilim, şamanizm, Silva Zihin Kontrolu, ispiritizma, Tai Çi, Taoizm, tarot kartları, Teosofi, tedavi teması, Transandental Meditasyon, transpersonal psikoloji, UFO’lar, Unity School of Christianity, Büyücülük, yin-yang, Yoga ve Zen” bu işaretlerden sayılıyor.


Tahmin edilebileceği gibi, Vatikan, kültlere karşı mücadele yürütüyor. Kardinal Joseph H. Retinger, bu mücadelenin etkin isimlerinden birisi. “’Hakikat’in bireysel ve göreceli olduğu telkin edilen New Age taliplerine, bireyler olarak yaklaşıyoruz,” diye anlatıyor. “Dönüşüm ve asimilasyon sürecinde olan kült üyelerini tanımaya çalışıyoruz. Dini arkaplanları nedir? Hayatlarında onları NAM’a iten ne gibi hadiseler var? Hangi kitaplardan, insanlardan, fikirlerden, deneyimlerden etkilenmişler? Bu sorulara verdikleri cevapların biz Hıristiyanların New Ager’lara yol göstermelerine yardımcı olacağını umuyoruz. Epistemolojiyi öne çıkarıyoruz. Göreceliğin akıl dışı olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. İnançlarındaki fiili ve tarihi yanlışlıkları, Hıristiyan dünya görüşünü reddetmek suretiyle içine düştükleri tutarsızlıkları gösteriyoruz. Gerçek Allah, İsa ve Kitap ile kendi inançları arasındaki farkı net olarak ortaya koymaya çalışıyoruz ki, meselelerin üstünü örtemesinler ve bir Hıristiyan olmakla bir New Ager olmak arasındaki farkı kesin olarak görsünler, seçimlerini kâfirlikten yana yaptıklarının ayırdına varsınlar. İncil’in reenkarnasyonu reddettiğini bilsinler. Dirilme ile reenkarnasyonun arasındaki farkı anlasınlar. Allah’ın onların iddia ettikleri gibi kişisel olmayan bir güçten ibaret olması durumunda sevginin ve merhametin anlamsızlaştığını idrak etsinler. Sürekli duanın ruhun kurtuluşu için şart olduğunu bilsinler. İnsanların Allah’ın mağfireti ile salâha ereceğini bilsinler.” (sürecek)