3 Mart 2008 Pazartesi

AVAM'DAN OLMAYANLAR / MEVLÂNA'NIN ASIL ADAMLARI- A.Gölpınarlı

AVAM'DAN OLMAYANLAR / MEVLÂNA'NIN ASIL ADAMLARI
Kızı bir gün hizmetçisini incitmişti. Orda bulunan Mevlâna'nın canı pek sıkılmış, kızına istermisin demişti, fetvâ vereyim, bütün âlemde ne kul vardır, ne cariye, hepimiz kardeşiz (Eflaki 102. b)

(...)

Mevlânanın asıl adamları halk tabakasındandı, onları severdi. Mevlâna, asıl müridleri, babasiyle göçenlerden Muhammed Hâdim, Erzincanlı hekim Alâeddin, Mevlâna'nın müdahalesiyle idamdan kurtulan rum Alâeddin Süryanos, Konya ahilerinin reisi Ahi Ahmet Şah, Kazzaz Ahi Ahmet, çiftçi Ahi Muhammed Seydâverî, Konyada kürkçüler hamamında natırlık eden Ahi Natur, ressam Rum Aynüddevle,mimar Tebrizi Bedreddin, Çoban Dellâk (berber), Konyalı tâcir Hacı Emire, Hânende Şerefeddin Osman, Bedreddin Neccar (dülger ve marangoz), ressam Bedredin Yavaş, Hacac Nessac (dokumacı), Şeyh Gehvâreger (beşikçi), Neyzen Hamza (Kutb-ı Nâyî), debbağ Hüsameddin, ressam Rum Kaloyan, Kemâl Kavvâl (Hânende), rebab çalan Ebûbekr, Nâsireddin Kattânî (pamukçu), marangoz Mahmut ve Sinâneddin,çulhalar, kasaplar, tabağlar, esnaf, işçi, sanatkâr, Müslüman ve Hristiyan halktı, Mevlânanın etrafına bunlar toplanmıştı.

(...)

Muineddin; Şeyh Sadreddin'in evinde bir meclis tertip etmişti. Kemâleddin Emir-i mahfil, sohbet esnasında, Mevlanâ'nın adamları acaip adamlar dedi, çoğu halktan, şehirdeki esnaf ve işçi taifesinden. Fazilet ve bilgi erbabı, yanına hemen-hemen hiç varmıyor gibi. Fakat nerde bir çulha, nerde bir bakkal,nerde bir terzi varsa onu müridliğe kabul ediyor. Devrinde halkın esnafın ve işçinin nasıl aşağı görüldüğünü de bildiren bu sözleri duyunca Mevlâna, pek gücendi ve a kahpenin kardeşi dedi, Mansûr'umuz hallaç değil miydi? Buhârâlı ebubekr bez dokumaz mıydı, bir başka kâmil camcı değil miydi? Sanatlarının irfanlarına ne ziyanı dokundu? (Eflaki 40. b)

Zaten o, kendisini sevenlere, mutlaka ellerinin emeğiyle geçinmelerini, mutlaka bir iş yapmalarını, alış-verişte bulunmalarını tavsiye eder ve dostlaımızdan bu yolu tutmayan, bir pula değmez derdi (Eflaki 65. a). halk, beşı sıkıldıkça ona koşar, şikâyetlerini ona söyler, ondan teselli umardı....

O en tehlikeli zamanlarda bile halktan ayrılmamıştı.

KAYNAK: Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlânâ Celâleddin, Hayatı, Eserleri, Felsefesi, İnkılâp, İstanbul, 1999, sayfa 218-20.